Gölgenin Arketipi: Gölge Dar Bir Geçittir
- Nazlı
- 2 Mar
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 3 Mar

Gölge dar bir geçittir
Kollektif Bilinçdışının Arketipleri
“Bu kendiyle buluşma, ilkin kişinin kendi gölgesiyle karşılaşmasıdır. Gölge, dar bir geçittir, derin kuyuya inen hiç kimsenin acı verici sıkışıklığından kurtulamadığı dar bir kapıdır. Ancak insan, kim olduğunu bilmek için kendini tanımayı öğrenmelidir.
Çünkü kapıdan sonra gelen şey, şaşırtıcı bir şekilde, eşi benzeri görülmemiş bir belirsizlikle dolu, görünürde ne içi ne dışı, ne üstü ne altı, ne burası ne orası, ne benimki ne seninki, ne iyi ne de kötü olan sınırsız bir genişliktir.
Orası suyun dünyasıdır… burada ben bölünmez biçimde hem şu hem de buyum; burada ötekini kendi içimde deneyimlerim ve benden farklı olan da beni deneyimler…”
~Carl G. Jung, CW 9i, Sayfa 21
Bugüne kadar insanın gölgesinin tüm kötülüğün kaynağı olduğu düşünülmüşse de, daha yakından bakıldığında bilinçdışı insanın, yani gölgesinin, yalnızca ahlâkî bakımdan kınanabilir eğilimlerden ibaret olmadığı; aynı zamanda normal içgüdüler, uygun tepkiler, gerçekçi içgörüler, yaratıcı dürtüler vb. gibi birçok iyi niteliği de barındırdığı anlaşılabilir.
~Carl Jung, CW 9ii, Par. 423.
Gölgenin Arketipi:
C. G. Jung ile Konuşmalardan Gölgenin Arketipi:
İncil der ki: “Kardeşine ‘Raka’ diyen cehennem ateşine müstahaktır.”
Eğer “kardeş” yerine “gölge”yi koyar ve içimizdeki karanlık kardeşi buna dahil edersek, bu İncil ifadesini yeni bakış açılarına açmış oluruz.
Yine şöyle yazar: “O yolda olduğu sürece onunla uzlaş.”
“Kardeşlerinizin en küçüğüne ne yaptıysanız, bana yapmış oldunuz.”
Benim en küçüğüm, gölge yanımı temsil eden aşağı işlevimdir.
Peki ya ihmal edilen ve aşağı görülen bu işlev Tanrı’nın iradesini ifade ediyorsa?
Fedakârlık talep edildiğinde, bu çoğunlukla gölge yanımızı kabul etmek anlamına gelir.
Psişenin kutupları parçalandığında ve insanda bir “yaşayan merkez” kalmadığında, kişi kendini terk edilmiş ve şeytanlar tarafından yönetiliyor hisseder.
Benliği boştur ve zıtlıkları bir araya getiremez.
Şeytanlara teslim olmaya karşı en iyi koruma, yakın ve canlı bir insanla bilinçli bir ilişkidir.
Bir kadın söz konusu olduğunda, bu ilişki bir erkekle olmalıdır.
Dünyadan ne yukarıya ne de aşağıya kaçmaya çalışmalıyız.
İnsanın en iyisi veya en kötüsü olmak istemek büyüklük hastalığıdır.
Kendimizi derin bir bedbahtlık duyduğumuz her anda yok etmek istemek şeytanca bir küstahlıktır.
Gölgeye sahip olduğumuzu kabullenmemize izin vermeyen o bilinç hâli, çevresindekileri aşağılık bir konuma iter.
Tüm “iyi insanlar” alınganlıktan mustariptir.
Zayıflıklarımıza karşı cömert olmalıyız.
Bir simya metni şöyle der: “Zihin, beden için merhamet dolu sevgiyi öğrenmelidir.”
Bilinçdışı, ona dönük yüzümüzü bize gösterir.
Ona dostça yaklaşırsak bize gülümser; fakat onu ihmal edersek bize surat asar.
Kendimizi, ancak cinselliğimizi kabul edip onu azizlikle inkâr etmeden gerçek kılabiliriz.
Visio Dei’ye (Tanrı’yı görme deneyimine) erişmek için kendi derinliklerimize inmeliyiz.
Kendi kirliliğine inmeye korktuğu için dünyaya ışık getirmek isteyen insanlar hep vardır.
Fakat günah işlememiş olan nasıl alçakgönüllü olabilir?
Bu yüzden günah bu kadar önemlidir; bu yüzden Tanrı’nın doksan dokuz doğru insandan çok, günahkârı sevdiği söylenir.
Günahın anlamı, alçakgönüllüğü öğretmesidir; Kilise “felix culpa” der.
Carl Jung, Jung-Ostrowski, Sayfa 25-26.
Carl Gustav Jung ve psikolojisini eğlendirerek öğreten ve dünyada tek olan bir roman serisi olduğunu biliyor muydunuz? Daha fazla öğrenmek için lütfen tıklayınız.

Comments