Gilgamesh’in Rüyası: Kaydedilmiş İlk Rüya
- Nazlı
- 17 Şub
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 18 Şub

Gilgamesh’in Rüyası
Gilgamesh kalktı ve rüyasını annesine anlattı:
“Anne, dün gece bir rüya gördüm.Gökyüzünün yıldızları beliriverdi ve Anu’ya ait bir çeşit göktaşı yanıma düştü.Onu kaldırmaya çalıştım ama benim için çok güçlüydü, altını çevirmeye uğraştım ama kımıldatamadım.Uruk Ülkesi onun çevresinde duruyordu, bütün memleket etrafında toplanmıştı, halk onun çevresine üşüşmüştü, erkekler etrafında kümelenmişti ve sanki küçük bir bebekmiş gibi ayaklarını öpüyorlardı.Ben onu sevdim ve bir eş gibi kucakladım.Onu senin ayaklarının dibine bıraktım ve sen onu benimle yarıştırdın.”
Marie Louise Von Franz:
Bu rüya yaklaşık dört bin altı yüz yıllıktır. Bugün hâlâ bilinçdışının dili, insan bilincinin diline oranla çok daha az değişmiş olduğu için modern paralellikler bulabiliriz. Gilgamesh’in rüyası kaydedilmiş ilk rüyadır. Dolayısıyla bu rüyayı modern bir bakış açısından yorumlarsak, yıldız Gilgamesh’in üzerine düşmeden önce, onun bir kralın kolektif rolünü yerine getirdiğini söyleyebiliriz. Gilgamesh bir kahraman-kraltı. Hırslı bir şekilde kolektif bir kalıbı izleyen bir adamın tipik örneğidir. Günümüzde olsa, belki büyük bir politikacı ya da bir film yıldızı olabilirdi—toplumsal bazı yolları takip ederek bir hedefe varmış bir kişi.
İçsel açıdan bakıldığında, böyle biri gücün kolektif rolünü yerine getirerek son derece kolektif bir tarzda tepki verir. Genelde çok bireysel değildir. Yıldız ise tam aksine onun eşsizliğini simgeler—her ruhun gökyüzünde bir yıldızı vardır. Yıldız ortaya çıkana kadar Gilgamesh, sahip olduğu kolektif güç ve başarıya rağmen özgün bir şey yapmış değildi. Tersine, sadece kahraman-kralın tipik kalıbını doldurmuştu. Büyük olasılıkla hayatın ortalarında (en sık o dönemde olur) bir şeyler değişir.
O, halkının arasında dolaşırken ve kendi güç konumuyla gurur duyarken, gökten bir yıldız sırtına düşer. Bunun çok ağır bir yük olduğu anlaşılır. İşte tam da bu anda, onun kendine özgü kaderi—kelimenin tam anlamıyla—sırtına yüklenir. Tıpkı İsa’nın çarmıhını taşıması gibi, Gilgamesh de şimdi, hırslı ve kolektif bir adam olarak hep kaçındığı, benzersiz ve seçilmiş bir birey olmanın yükünü taşımak zorundadır.
Marie Von Franz, The Way of the Dream, sayfa 69-70.
Carl Gustav Jung ve psikolojisini eğlendirerek öğreten ve dünyada tek olan bir roman serisi olduğunu biliyor muydunuz? Daha fazla öğrenmek için lütfen tıklayınız.

Comments