Çocuk Rüyaları Analizi Semineri Kısım I
- Nazlı
- 19 Şub
- 4 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 20 Şub

ÇOCUK RÜYALARININ PSİKOLOJİK YORUMU
1938/39 KIŞ DÖNEMİ
DERS 3
Beş Yaşındaki Bir Çocuğun Rüyası (Tüylerle Kaplı Adam)
Sunum yapan: Bayan Margret Sachs
Rüyada, tüylerle kaplı bir adam karanlık bodrumdan aniden yukarı çıkar. Bu adam, küçük çocuğu yakalayıp onu bodruma çekmek ister. Çocuk, korkuyla bağırarak uyanır.
Bayan Sachs: Çocuk beş yaşında, ilk izlenimlerin hâlâ çok önemli olduğu, hızlı gelişim adımlarının atıldığı bir dönemde. Bu yaşta bilincin kişisel dünyası çok küçüktür ve büyük ölçüde kolektif bilinçdışının etkisi altındadır; çünkü o bilinçdışına hâlâ çok yakındır. Rüyada, tüylerle kaplı bir adam beliriyor. Yetişkin birisi olarak bu adam, çocuk için üstün ve güçlü bir figürdür. Üstüne üstlük bir de her tarafı tüylerle kaplıdır. Bu adam korku ve dehşet uyandıran, çocukların gözünde dev gibi bir şeydir. Örneğin, Erzgebirge (Cevher Dağları) bölgesindeki masallarda çocukları bir çuvala doldurup götüren Rübezahl karakterini andırır. İsviçre’de bu tipe Böölima denir; Flandre’da Biete Bouw, İskandinavya’da trol, ABD’de “orman kulübesindeki adam” diye bilinir. Çocukların hayal gücünde hep tüylüdür ve uzun sakallıdır.
İlkel toplumların hayal dünyasında da saç ve sakal önemli bir yer tutar. James George Frazer’ın The Golden Bough adlı eserinde saçın anlamı hakkında pek çok örnek buluruz. Örneğin Afrika’daki Masai kabilesinin şefleri ve büyücüleri, sakallarını kestirdiklerinde doğaüstü güçlerini yitireceklerinden korkarlar. Birçok ilkel kültürde saç ve sakal “tabu” kabul edilir. Tehlikelerden bağışık olmak için saç ya da sakal hiç kesilmez. Frank Krallarının, çocukluklarından itibaren saçlarını kesmelerine izin verilmezdi. Saç kesmek, tahttan ve güçten vazgeçmek demekti.
Saç; olağanüstü kuvvetin ve büyülü bir gücün işareti olarak görülür. Germen toplumlarında genç savaşçılar, ancak bir düşman öldürdükten sonra saçlarını ve sakallarını kesebilirdi. Samson da gücünü, saç örgüleri kesildikten sonra kaybetmişti. Kesilen saçlar, tapınak, mezarlık veya ağaç gibi kutsal mekânlarda saklanırdı. Swabia bölgesinde kesilen saçlar, ne güneşin ne de ayın ışığının ulaşamayacağı bir yere gizlenirdi. Frazer, İskoçya ve İrlanda’dan Siam’a, Kuzey Almanya’dan Melanezya ve Patagonya’ya, Tahiti’den Solomon Adaları’na dek pek çok örnek sunar. Ortak düşünce, kesilen saçın gücü simgelemesidir ve o saçın kötü niyetli etkilerden korunması gerektiğidir.
Bu rüya, daha önce incelediğimiz bir başka rüyayla paraleldir. O rüyada şöyle deniyordu: “Pencereyi açıp içeri giren ürkütücü bir şey vardı, bir ayı değildi; bir adamdı, ayakları ayıya benziyordu, yorganın üstünde duruyordu...” O zaman bu figürü bir ayıyla benzeştirmiştik. Burada da tüylerle kaplı adamı bir ayıyla karşılaştırabiliriz. Ayı, çocukların hayal dünyasında çok önemli bir yer tutar. Binlerce yıldır atalarımız için ayı tehditkâr ve tehlikeli bir düşmandı; bu korku izleri kolektif bilinçdışımızda hâlâ devam eder.
İskandinav literatüründe çok yaşlı ayıların şeytani bir yanı olduğuna, normal bir kurşunla değil ancak gümüş bir kurşunla öldürülebileceğine dair bir inançtan bahsedilir. Bu noktada “Berserker” kavramıyla da bağlantı kurmak gerekir. Ayı Postu, bu inançla ilişkilidir. Germen geleneğinde, ruh kavramı post, deri, gömlek veya dış şekille bağlantılıdır. Gömlek (örneğin “kuğu gömleği”) ya da post, büyük bir dönüşüm potansiyeline işaret eder. Hâlâ Almancada “aus der Haut fahren” (kelimenin tam anlamıyla “derisinden fırlamak” - öfkeden deliye dönmek anlamında) deyimine rastlarız; bu ifade Berserker’in ayı postuna atıfta bulunur.
Berserkerler, postlarını akşam çıkarır, diğer insanlar uyurken vahşi güçlerini devre dışı bırakırdı. Gündüz giydiklerinde ise olağanüstü bir güç kazanıp kendilerinden geçerler, öfkeleriyle bilinci yitirirlerdi. Kral Rolf Krake’nin kahramanlık hikâyesi, Danimarka’daki Skyoldung hanedanını anlatırken böyle bir berserker öfkesinden söz eder. Kurtadam efsanesinde de kurt postu, insana muazzam güç verir.
Özetle, “tüylerle kaplı adam” sembolünü genişlettiğimizde şu sonuca varırız: Çocukların korktuğu, ürkütücü ve muazzam bir güç. Kişiyi alt edebilir ve onu öfkeyle bilincini yitirecek hâle getirebilir. Bir anda gelen, kontrol edilemeyen bir sihirli kuvvettir.
Karanlık bodrum, bir çocuk için daima ürkütücü bir yerdir. Genellikle ev, bilinci simgeler; bodrum ise bilinçdışını. İnsan orada bilincini yitirir, bilmediğimiz, korktuğumuz her şey karanlıkta olup biter. Çocukların hayalinde bütün kasvetli, bilinmeyen ve gizemli olan şey orada gerçekleşir. Karanlık, yalnız hissettiğimiz, kötü rüyaların geldiği ve tehlikenin saklandığı yerdir. Karanlık güçlerden, karanlık uçurumdan söz ederiz. “Chthonic Forces” (yeraltı güçleri) karanlıktan yükselir. Çin’deki “Yin” kavramı karanlıktır; gölgeli ilkeyi temsil eder. Gece karanlıktır ve gündüzü yutup yok eder; gecenin içinde uyurken her şey yenilenir ve değişir.
Tüylerle kaplı adam, küçük çocuğu yakalayıp karanlık bodruma çekmek ister. Onu ele geçirir, gücünü hissettirir. Rüya, çocuğun korkuyla uyanmasıyla sona erer. Rüya gören çocuk henüz tamamen alt edilmemiş, bodruma tam olarak çekilmemiştir. Fakat aşağıdan gelen ve bilinci tehdit eden bir tehlike mevcuttur. Bu, kontrolsüz bir içgüdüsel gücün tehdididir; çocuğu karanlığa sürükleyip, küçük bilincini yutabilecek bir kuvvettir.
Çocuk hakkında başka bilgiye sahip olmadığımız için ancak tahmin yürütebiliriz. Rüyadaki bu “aşağı çekilme” ve karanlık evin (evin rahminin) içine çekilme, çocuğun ruhsal gelişimi açısından bir risk oluşturabilir. Beş yaşındaki bir çocuğun açıkça bilinçli cinsel duyguları olduğunu varsaymak yanlış olur; yine de rüya, ileride patlak verebilecek duygusal bir taşkınlığın habercisi olabilir. Rüya, geleceği sezgisel olarak öngörüyor olabilir.
Profesör Jung’un Yorumu:
Profesör Jung: Bu sunum için teşekkür ederim. Rüyadaki bütün önemli noktaları ele aldınız. Bu örnek, çocuk rüyalarına dair çeşitli yaklaşım biçimlerini en yalın hâliyle tartışmamıza imkân tanıyor. Son derste gördüğümüz gibi, çoğu durumda rüya, bilince ait bir duruma farklı biçimde tepki veren bilinçdışının ifadesidir. Dolayısıyla daima hem bilinçdışının sembolik bağlamını hem de rüya sahibinin bireysel psikolojik durumunu dikkate almalıyız.
Çocuklar, arkaik dünyaya dair canlı bir hatırayla doğarlar. Bu yüzden kolektif rüya görüntüleri —arşetipler— onların hayal dünyasında büyük rol oynar. Masallar da tam bu nedenle çocuklarda çok kuvvetli bir etki yaratır; çünkü onların içsel dünyalarıyla akraba olan bir âleme temas ederler.
Sunumdaki yöntem, kolektif sembollere nasıl yaklaştığımızı gösteriyor. Ancak, pratikte bir karara varmak gerekince, sadece arşetipler ve ayı postlarından söz etmek yeterli olmaz. Kişinin güncel bilinç durumuna ve bireysel psikolojik durumuna da odaklanmak gerekir. Bu çocuk hakkında özel bir bilgiye sahip değiliz. Yine de olası durumları tartışmaya çalışalım.
Farz edelim ki çocuğun annesi bize rüyayı anlatıyor ve çocuğun zorlu bir karakteri olduğunu söylüyor. Ne düşünürüz? Rüyadan ne kadarını görebiliriz?
Bir katılımcı: Önce çocuğun önceki gün neler yaşadığını, gündelik hayatta da korkuları olup olmadığını sorardım.
Profesör Jung: Evet, ama pratikte bu kadar basit değil. Bir adım daha ileri gideceksek, şöyle de düşünmemiz gerekir: Rüyadaki tüylerle kaplı adam çocuğu korkutuyor gibi görünse de acaba çocuğun kabul etmesi gereken “pozitif” bir yönü de olabilir mi? İşin bu tarafı daima göz önünde bulundurulmalıdır. O hâlde bu figür gerçekten bir tehlike mi, yoksa çocuğun sahiplenmesi gereken bir “güç” mü?
Devam Bölümleri: Çocuk Rüyaları Analizi Semineri KISIM I
Carl Gustav Jung ve psikolojisini eğlendirerek öğreten ve dünyada tek olan bir roman serisi olduğunu biliyor muydunuz? Daha fazla öğrenmek için lütfen tıklayınız.

Comentários