Carl Jung Rüya Alıntıları: Dün Harika Bir Rüya Gördüm
- Nazlı
- 16 Şub
- 10 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 18 Şub

Carl Jung Rüya Alıntıları: C.G. Jung Letters, Vol. 1: 1906-1950 “Dün harika bir rüya gördüm: Gökteki bir yıldız gibi maviye çalan bir elmas, sakin ve yuvarlak bir havuzda yansıyordu—yukarıda gökyüzü, aşağıda gökyüzü.Yeryüzünün karanlığındaki imago Dei, bu benim kendimim.” ~Carl Jung, Letters, Cilt 1, ss. 449-450.
Carl Jung Rüya Alıntıları
“Rüya, ruhun en içteki ve en gizli köşelerinde saklı küçük bir kapıdır; benlik bilincinin (ego-consciousness) ortaya çıkmasından çok önce psişe olan o kozmik geceye açılır ve benlik bilincimiz ne kadar genişlerse genişlesin, o kozmik gece psişe olarak varlığını sürdürür.
Zira her benlik bilinci yalıtılmıştır; çünkü benlik bilinci şeyleri ayırır ve farklılaştırır, sadece tek tek unsurları bilir, üstelik sadece benlikle ilişkilendirilebilecek olanları görür. Onun özü sınırlamadır, her ne kadar yıldızlar arasındaki en uzak bulutsulara uzansa da.Tüm bilinç ayrıştırıcıdır; oysa rüyada, ilksel gecenin karanlığında yaşayan daha evrensel, daha gerçek ve daha ebedi insana benzeriz. Orada hâlâ bütündür ve bütün de onun içindedir; doğadan ayrılamaz ve her türlü “ego”dan yoksun bir biçimdedir. Rüya, çocukça, grotesk ve ahlaka aykırı görünse bile, işte tam da bu her şeyi birleştiren derinliklerden yükselir.”“The Meaning of Psychology for Modern Man” (1933). CW 10: Civilization in Transition, s. 304.
“Hiçbir kuşku ve eleştiri, bana rüyaları önemsiz hadiseler olarak görmeyi sağlayamadı. Çok kez saçma görünürler, fakat bariz olan şudur ki, bizler o gece âleminin bilmece dolu mesajını okumaya yetecek sezgiden ya da beceriden yoksunuz. Psikolojik varlığımızın en az yarısını orada geçiriyor olmamız ve bilinçliliğin (consciousness) gecelerimizi ne kadar etkiliyorsa, bilinçdışının da (unconscious) gündüz hayatımızı o kadar gölgelemesi göz önüne alındığında, tıbbi psikolojinin rüyaları sistematik biçimde inceleyerek bu konuda duyularını keskinleştirmesi daha da elzem görünmektedir.Kimse bilinçli deneyimin öneminden şüphe etmez; öyleyse neden bilinçdışı olayların anlamından şüphe edelim ki? Onlar da hayatımızın bir parçasıdır ve bazen gündüz yaşadığımız olaylardan çok daha gerçek bir şekilde hayatımızı olumlu veya olumsuz etkiler.”“The Practical Use of Dream Analysis” (1934). CW 16: The Practice of Psychotherapy, s. 325.
“İlkel insan için rüya, uygar insana kıyasla katbekat daha büyük bir değere sahiptir. Sadece rüyaları hakkında çok konuşmakla kalmaz, aynı zamanda onlara olağanüstü bir önem atfeder; öyle ki çoğu zaman rüyaları ile gerçekliği ayırt edemiyormuş gibi görünür. Uygar insan içinse rüyalar çoğunlukla değersizdir; gerçi tuhaf ve etkileyici nitelikleri nedeniyle bazı rüyalara büyük önem veren insanlar da vardır. İşte bu tuhaflık, rüyaların ‘ilham’ olduğu görüşünü inandırıcı kılar.”“ The Psychological Foundations of Belief in Spirits” (1920). CW 8: The Structure and Dynamics of the Psyche, s. 574.
“Rüya psikolojisi, insan bedenine dair karşılaştırmalı anatominin bize kazandırdığı anlayışa benzer şekilde, insan psişesinin gelişimi ve yapısı hakkında da kavrayış elde edebileceğimiz genel bir karşılaştırmalı psikolojinin yolunu açar.”“ General Aspects of Dream Psychology” (1916). CW 8: The Structure and Dynamics of the Psyche, s. 476.
“Bir rüya, tıpkı psişik yapının her unsuru gibi, tüm psişenin bir ürünüdür. Dolayısıyla insanlık tarihinde önemli olmuş her şeyi rüyalarda bulmayı bekleyebiliriz. Nasıl ki insan hayatı tek bir temel dürtüyle sınırlı değilse, aksine birçok dürtü, ihtiyaç, arzu ve bedensel-ruhsal koşullardan oluşuyorsa, rüya da içindeki şu veya bu unsurla tek başına açıklanamaz; her ne kadar böylesi bir açıklama cazip ve basit görünse de. Bunun yanlış olduğundan emin olabiliriz; çünkü hiçbir basit dürtü kuramı, o muazzam ve gizemli şeyi, yani insan psişesini kavrayamayacağı gibi, onun göstergesi olan rüyayı da kavrayamaz. Rüyalara hakkını vermek için, insani bilimlerin tüm alanlarından zahmetle derlenmiş bir yorumlama donanımına ihtiyaç duyarız.”“General Aspects of Dream Psychology” (1916). CW 8: The Structure and Dynamics of the Psyche, s. 527.
“Rüya, çoğu zaman son derece önemsiz gibi görünen ayrıntılarla meşgul olur, bu da bizde saçmalık izlenimi uyandırır ya da yüzeyde öylesine anlaşılmazdır ki bizi tamamen şaşkına çevirir. Bu nedenle, sabırla örülmüş o karmaşık ağı çözmeye başlarken her zaman belirli bir dirençle mücadele etmek zorundayız. Fakat sonunda onun gerçek anlamına ulaştığımızda, kendimizi rüya gören kişinin en gizli dünyasının içinde buluruz ve görünüşte bütünüyle anlamsız bir rüyanın aslında son derece önemli bir anlam taşıdığını, gerçekte sadece önemli ve ciddi meselelerden söz ettiğini hayretle keşfederiz. Bu keşif, rüyaların bir anlamı olduğu yönündeki ‘batıl inanış’a karşı daha fazla saygı duymamızı mecbur kılar; zira çağımızın rasyonalist eğilimi, bugüne dek bu görüşü kısmen görmezden gelmiştir.”**“On the Psychology of the Unconscious” (1953). CW 7: Two Essays on Analytical Psychology, s. 24.
“Mantıksal, ahlaki ya da estetik açıdan tatmin edici bir bütünlük oluşturan rüyalar istisnadır. Genellikle bir rüya tuhaf ve rahatsız edici bir yapıya sahiptir; birçok ‘kötü’ özelliğiyle kendini gösterir: mantık eksikliği, tartışmalı ahlak anlayışı, kaba biçim, apaçık saçmalık ya da anlamsızlık gibi. Bu yüzden insanlar, rüyayı aptalca, anlamsız ve değersiz görerek bir an önce ondan kurtulmaya meyillidir.” “On the Nature of Dreams” (1945). CW 8: The Structure and Dynamics of the Psyche, s. 532.
“Rüyalar, irade kontrolü dışında olan tarafsız ve kendiliğinden oluşan bilinçdışı psişenin ürünleridir. Onlar saf doğadır; bize cilasız, doğal gerçeği gösterirler; bu yüzden de bilincimiz kendi temellerinden fazla uzaklaştığında ve çıkmaza girdiğinde, temel insan doğamızla uyumlu bir tutumu yeniden kazanmamız için hiçbir şey rüyalar kadar elverişli değildir.” “The Meaning of Psychology for Modern Man” (1933). CW 10: Civilization in Transition, s. 317.
“Uyanık durumda nasıl gerçek insan ve nesneler görüş alanımıza giriyorsa, rüya imgeleri de başka bir tür gerçeklik gibi rüya-benliğinin (dream-ego) bilinç alanına girer. Rüyaları biz üretiyormuşuz gibi hissetmeyiz; daha çok rüyalar bize geliyor gibidir. Onlar irademizle kontrol edilemez, kendi yasalarına tabidirler. Aşikâr biçimde bağımsız psişik komplekslerdir ve kendi materyallerinden oluşurlar. Motivasyonlarının kaynağını bilmeyiz, bu yüzden rüyaların bilinçdışından geldiğini söyleriz. Bunu söylerken, bilinçli kontrolümüzden kaçan ve kendi yasalarına göre gelen-giden bağımsız psişik komplekslerin var olduğunu kabul etmiş oluruz.”“The Psychological Foundations of Belief in Spirits” (1920). CW 8: The Structure and Dynamics of the Psyche, s. 580.
“Uykuda, fantezi rüya biçimini alır. Fakat uyanık yaşamda da bastırılmış veya diğer bilinçdışı komplekslerin etkisi altında, bilinç eşiklerinin altında rüya görmeyi sürdürürüz.” “Problems of Modern Psychotherapy” (1929). CW 16: The Practice of Psychotherapy, s. 125.
“Rüya, özellikle bilinçdışının ifadesidir. Nasıl psişenin ‘gündüz’ dediğimiz bir yanı varsa ve bu yanı bilinç ise, öyle de bir ‘gece’ yanı vardır: rüyavari fantezi şeklinde kavradığımız bilinçdışı psişik etkinlik.” “The Practical Use of Dream Analysis” (1934). CW 16: The Practice of Psychotherapy, s. 317.
“Rüya, hastanın içsel gerçeğini ve hakikatini, benim tahmin ettiğim gibi değil, onun görmek istediği gibi de değil, olduğu gibi gösterir.” “The Practical Use of Dream Analysis” (1934). CW 16: The Practice of Psychotherapy, s. 304.
“Rüyaların sadece bastırılmış arzuların hayali tatmini olduğunu ileri süren görüş artık çok eskide kalmıştır. Evet, bazı rüyalar açıkça arzuları veya korkuları temsil eder, peki ya diğer tüm şeyler? Rüyalar, zorunlu gerçekleri, felsefi beyanları, yanılsamaları, çılgın fantezileri, anıları, planları, beklentileri, mantık dışı deneyimleri, hatta telepatik imgeleri ve daha neler neler barındırabilir.” “The Practical Use of Dream Analysis” (1934). CW 16: The Practice of Psychotherapy, s. 317.
“Freud’un rüyanın temelde bir dilek-gerçekleştirmesi olduğu yönündeki görüşüne karşılık, ben rüyanın bilinçdışındaki gerçek durumun, simgesel biçimde kendiliğinden ortaya konması olduğunu savunuyorum.” “General Aspects of Dream Psychology” (1916). CW 8: The Structure and Dynamics of the Psyche, s. 505.
“Doğu Afrika’da gözlemlediğim ilkel insanlar, ‘büyük’ rüyaların yalnızca ‘büyük’ insanlar—büyücüler, şifacılar, şefler vb.—tarafından görüldüğünü kabul ederler. İlkel düzeyde bu doğru olabilir. Ancak bizde, bu rüyaları sıradan insanlar da görür; özellikle zihinsel veya ruhsal olarak çıkmaza girdiklerinde.” “The Meaning of Psychology for Modern Man” (1933). CW 10: Civilization in Transition, s. 324.
“Asla hiçbir kuramı doğrudan uygulamayın, fakat her zaman hastaya rüya imgeleri hakkında ne hissettiğini sorun. Çünkü rüyalar daima bireyin belirli bir sorunu hakkındadır ve kişi bu soruna ilişkin yanlış bir bilinçli yargıya sahiptir. Rüyalar, bilincimizin tutumuna tepki olarak ortaya çıkar; tıpkı bedenin fazla yemeye veya az yemeye ya da başka bir şekilde kötü muameleye uğramasına tepki göstermesi gibi. Rüyalar, kendini düzenleyen (self-regulating) psişik sistemin doğal tepkisidir.” Analytical Psychology: Its Theory and Practice: The Tavistock Lectures (1935). CW 18 (retitled), The Tavistock Lectures, s. 123.
“Rüyalar, bilinçdışına itilmiş, ihmal edilmiş ya da bilinmeyen her şeyi otomatik olarak gün yüzüne çıkararak psişenin kendini düzenlemesine katkıda bulunur; fakat bu telafi edici (compensatory) işlev her zaman ilk bakışta belli olmaz; çünkü insan psişesinin doğası ve ihtiyaçları hakkında bilgimiz hâlâ oldukça eksiktir. Bazen psikolojik telafiler, ele alınan sorundan çok uzak görünebilir. Böyle durumlarda her insanın bir bakıma bütün insanlığı ve onun tarihini temsil ettiğini hep akılda tutmak gerekir. İnsanlık tarihinde mümkün olan her şey, küçük ölçekte bireyde de mümkündür. İnsanlığın ihtiyaç duyduğu herhangi bir şeye, günün birinde birey de ihtiyaç duyabilir. Bu nedenle, rüyalarda dini telafilerin büyük rol oynaması şaşırtıcı değildir. Zamanımızda bu rolün giderek artması, hâkim olan maddiyatçı bakış açısının doğal bir sonucudur.”“General Aspects of Dream Psychology” (1916). CW 8: The Structure and Dynamics of the Psyche, s. 483.
“Paralel rüyaların, yani anlamı bilinçli tutumla örtüşen veya onu destekleyen rüyaların varlığını inkâr etmem; ancak en azından kendi deneyimlerimde, bunlar nispeten enderdir.” Psychology and Alchemy (1944). CW 12, s. 48.
“Rüya sürecini telafi edici (compensatory) olarak yorumlamak, bana göre genel biyolojik sürecin doğasıyla tamamen uyumludur. Freud’un görüşü de aynı yöne meyleder, çünkü o da rüyanın uyku durumunu koruduğunu savunarak ona telafi edici bir rol atfeder. … Bununla birlikte, uykuyu en çok bölen rüyaların —ki bu da sık görülür— duygusal açıdan yoğun bir durum yaratan dramatik bir yapısı vardır ve rüya göreni uyandıracak kadar etkili şekilde kurgulanmıştır. Freud, bu rüyaları sansürün acı verici duyguyu artık bastıramamasıyla açıklar. Bana göre bu açıklama olguları tam olarak karşılamamaktadır. Özellikle günlük yaşamın acı veren deneyimleriyle meşgul olan ve tam da en rahatsız edici düşünceleri en açık biçimde ortaya koyan rüyaları herkes bilir. Bu rüyalarda rüyanın uykuyu koruyan ya da duygulanımı maskeleyen işlevinden söz etmek haksızlık olur. Freud’un bu görüşünü doğrulamak için gerçekliği tersyüz etmek gerekir.”**“General Aspects of Dream Psychology” (1916). CW 8: The Structure and Dynamics of the Psyche, s. 485.
“Freud’un rüya psikolojisine getirdiği bilimsel açıklama birçok açıdan savunulabilir. Fakat ben onun bütüncüllüğünü sorgulamak zorundayım; çünkü psişe yalnızca nedensel (causal) terimlerle kavranamaz, aynı zamanda erekbilimsel (final) bir bakış açısı da gerektirir. Ancak bu iki bakış açısının birleşimi—ki pratikte ve teoride hâlâ aşılması gereken muazzam zorluklar nedeniyle bilimsel açıdan tatmin edici bir şekilde gerçekleştirilememiştir—rüyaların doğası hakkında daha kapsamlı bir kavrayış sunabilir.” “General Aspects of Dream Psychology” (1916). CW 8: The Structure and Dynamics of the Psyche, s. 473.
“Rüyalar sıklıkla öngörücüdür (anticipatory) ve salt nedensel (causalistic) bir bakışla yaklaşıldığında özgül anlamlarını kaybederler. Analitik duruma ilişkin kesin bilgi sunarlar ve bu bilginin doğru anlaşılması, terapi açısından büyük önem taşır.” “The Practical Use of Dream Analysis” (1934). CW 16: The Practice of Psychotherapy, s. 312.
“Bedensel uyarımların belirleyici etken olduğu durumlar ancak istisnai hâllerdir. Genellikle bu uyarımlar, rüyanın bilinçdışı içeriğinin simgesel ifadesiyle tamamen bütünleşir; başka bir deyişle, ifade aracına dönüşürler. Bazı durumlarda rüyalar, kesinlikle fiziksel bir hastalıkla belli bir psişik sorun arasında dikkat çekici bir içsel simgesel bağlantı gösterir; öyle ki bedensel rahatsızlık, psişik durumun doğrudan bir ‘mimiksel’ ifadesi olarak ortaya çıkar.” “General Aspects of Dream Psychology” (1916). CW 8: The Structure and Dynamics of the Psyche, s. 502.
“Bir rüyayı erekbilim (finalite) açısından ele almak —ki bunu, Freud’un nedensel (causal) bakış açısından ayırıyorum— rüyanın nedenlerini inkâr etmek değildir, aksine rüya etrafında toplanan çağrışımsal malzemeyi farklı bir biçimde yorumlamaktır. Maddi gerçekler aynı kalır, fakat onları yargılayan ölçüt farklıdır. Bu soruyu basitçe şu şekilde dile getirebiliriz:‘Bu rüyanın amacı nedir? Nasıl bir etki uyandırması hedeflenmiştir?’ Bu sorular keyfi değildir; çünkü her psişik etkinlikte ‘niçin’ ve ‘ne için’ soruları sorulabilir. Her organik yapı, amaçlı işlevlerden oluşan karmaşık bir ağdır ve bu işlevlerin her biri de amaç doğrultusunda dizilmiş bireysel olgulardan meydana gelir.” “General Aspects of Dream Psychology” (1916). CW 8: The Structure and Dynamics of the Psyche, s. 465.
“Öngörücü (prospektif) işlev ise bilinçte gelecekteki kazanımların bilinçdışı bir şekilde önceden sezilmesi anlamına gelir; sanki ön bir egzersiz veya taslak, ya da önceden kabaca çizilmiş bir plandır. … Rüyaların öngörücü olduğunu inkâr edemeyiz. Onlara ‘kehanet’ demek yanlış olur; çünkü özünde bir tıbbi tanı veya hava tahmininden daha fazla kehanet değildirler. Sadece olasılıkların öngörülü bir araya getirilişidir ve bu, gerçek olayların gidişatıyla çakışabilir; ama her ayrıntıda uyuşması da gerekmez. Ancak bu durumda ‘kehanet’ten söz edilebilir. Rüyaların öngörücü işlevi, bilinçle kıyaslandığında bazen çok daha ileri seviyede olabilir ki bu da şaşırtıcı değildir; çünkü bir rüya, bilinç tarafından kaydedilemeyecek kadar zayıf bir vurguyla algılanan tüm izlenimleri, düşünceleri ve duyguları bir araya getirir. Ayrıca, artık bilinci etkileme gücü olmayan bilinçaltı hafıza izlerine de dayanabilir. Bu bakımdan rüyalar, öngörüler konusunda bilince göre çok daha avantajlıdır.”**“General Aspects of Dream Psychology” (1916). CW 8: The Structure and Dynamics of the Psyche, s. 493.
“Rüyalar üzerinde etkili olan bir başka unsur da telepatidir. Bugün bu olgunun gerçekliği artık inkâr edilemez. Elbette kanıtları incelemeden varlığını reddetmek mümkündür, ancak bu bilim dışı bir tutumdur ve dikkate değer değildir. Kendi tecrübelerime dayanarak telepatinin rüyaları gerçekten etkilediğini gördüm; antik çağlardan beri de bu yönde iddialar vardır. Bazı insanlar bu konuda özellikle duyarlıdır ve sıklıkla telepatik etkilenmiş rüyalar görürler. Ancak telepatinin varlığını kabul etmem, uzak mesafe etkisi (action at a distance) biçimindeki popüler kurama kayıtsız şartsız katıldığım anlamına gelmez. Bu olgunun gerçekliği kesindir fakat teorisi bana o kadar basit görünmüyor.”**“The Practical Use of Dream Analysis” (1934). CW 16: The Practice of Psychotherapy, s. 503.
“Bir rüyayı yorumlamak isteyen kimse, kendi düzeyi de o rüya kadar olgun olmalıdır; çünkü insan, kendinde olmayan bir şeyi rüyada görmesi mümkün değildir.” “Marriage as a Psychological Relationship” (1925). CW 17: The Development of the Personality, s. 324.
“Rüyalar, rüyayı gören kişi kadar basit veya karmaşıktır; sadece her zaman rüya görenin bilincinden biraz daha ilerdedir. Kendi rüyalarımı, sizlerin de anlamadığı kadar az anlıyorum; çünkü her zaman bilincimin biraz ötesindedirler ve ben de onları çözmekte herkes kadar zorlanırım. Rüya yorumuna dair bilgi sahibi olmak, kendi rüyalarınız söz konusu olduğunda hiçbir avantaj sağlamaz.” Analytical Psychology: Its Theory and Practice: The Tavistock Lectures (1935). CW 18 (retitled), The Tavistock Lectures, s. 122.
“Kâğıt üzerinde bir rüyanın yorumu keyfi, karmakarışık ve sahte görünebilir; fakat gerçekte aynı süreç, eşsiz bir gerçekçilik taşıyan küçük bir drama gibidir. Bir rüyayı yaşamak ve onun yorumunu deneyimlemek, bu psikolojinin derin anlamda nasıl bir ‘yaşantı’ olduğunu anlamak için tamamen farklıdır; tüm kuramı, en soyut şekliyle bile doğrudan yaşanan deneyimlerden doğmaktadır.” “On the Psychology of the Unconscious” (1953). CW 7: Two Essays on Analytical Psychology, s. 199.
“Rüyaları yorumlama sanatı kitaplardan öğrenilemez. Yöntemler ve kurallar, yalnızca onlarsız da yapabilen biri için iyidir. Ancak gerçek anlayışa sahip insan gerçekten ‘anlar’.” “The Meaning of Psychology for Modern Man” (1933). CW 10: Civilization in Transition, s. 327.
“‘Büyük’ rüyaları ele alırken salt sezgisel tahminlere dayanmak imkânsızdır. Bunun için uzman birinin sahip olması gereken geniş bilgiye gereksinim vardır. Fakat hiçbir rüya, tek başına bilgiyle de yorumlanamaz. Dahası, bu bilginin sadece akılda saklanan cansız bir malzeme olmaması, onu kullanan kişinin deneyimiyle yoğrulmuş ve canlı olması gerekir. Kişi kalben filozof değilse, kafasındaki felsefi bilgiler ne işe yarar ki?” “The Meaning of Psychology for Modern Man” (1933). CW 10: Civilization in Transition, s. 324.
Carl Gustav Jung ve psikolojisini eğlendirerek öğreten ve dünyada tek olan bir roman serisi olduğunu biliyor muydunuz? Daha fazla öğrenmek için lütfen tıklayınız.

Comments