Please Enable JavaScript in your Browser to Visit this Site.

top of page

Carl Jung Gölge Üzerine Antoloji


Carl Jung – Gölge Üzerine Antoloji


Carl Jung – Gölge Üzerine Antoloji

Bugüne kadar insanın gölgesinin tüm kötülüklerin kaynağı olduğu düşünülmüşse de, daha yakından incelendiğinde, bilinçsiz insanın—yani onun gölgesinin—sadece ahlaki olarak kınanacak eğilimlerden oluşmadığı, aynı zamanda normal içgüdüler, uygun tepkiler, gerçekçi içgörüler, yaratıcı dürtüler gibi birçok iyi niteliği de barındırdığı tespit edilebilir.


— Carl Jung, CW 9ii, Par. 423


Gölge, bilinçdışının tamamını—yani hem kişisel hem de arketipsel içerikleri—ya da sadece arka planda kalmış, fark edilmemiş, istenmeyen kişisel malzemeyi temsil edebilir.


— E.A. Bennet, Jung ile Konuşmalar, s. 55


Çoğu zaman, gölgenin görünüşte imkânsız olan bazı niyetleri, egonun gölgeyi ciddiye almak istememesinden kaynaklanan tehditlerden ibarettir.


— Carl Jung, Mektuplar Cilt I, s. 233-235


Ya hayatınıza gölge ile başlarsınız (yanlış adım atarak) ve sonra gerçek kişiliğinizle devam edersiniz, ya da tam tersi olur.


— Carl Jung, Mektuplar Cilt I, s. 301-302


Ölüm, hayatın sadık bir yoldaşıdır ve onun gölgesi gibi onu takip eder.


— Carl Jung, Mektuplar Cilt I, s. 34


Eğer gölgenize ait bu tür niteliklere sahip olduğunuzu kabul etmezseniz, aslında şeytanları besliyorsunuz demektir.


— Carl Jung, Rüya Analizi, s. 53


Eğer hoşlanmadığınız gölge özelliklerinden onları inkâr ederek kurtulmaya çalışırsanız, kim olduğunuz konusunda giderek daha bilinçsiz hale gelirsiniz; var olmadığınızı daha fazla ilan edersiniz ve böylece şeytanlarınız daha da büyür.


— Carl Jung, Rüya Analizi, s. 53


Bu nedenle psikoterapinin iyimser varsayımı, bilinçli farkındalığın iyiliği, kötülüğün gölgesini aşacak şekilde artırdığı yönündedir.


— Carl Jung, Mektuplar Cilt II, s. 253-254


Gölgenin özümsenmesi, insana adeta bir beden kazandırır; içgüdülerin hayvansı alanı ve ilkel ya da arkaik psişe bilinç bölgesine çıkar ve artık kurgu ve yanılsamalarla bastırılamaz hale gelir.


— Carl Jung, CW 16, Par. 452


Gölge, kişiliğin yaşayan bir parçasıdır ve bu nedenle onunla bir şekilde yaşamak ister.


— Carl Jung, CW 9i, Par. 44


Anima ve animus, gölgeyi onlara bıraktığımız için muazzam bir etkiye sahiptir.


— Carl Jung, Rüya Analizi, s. 53


Eğer insan kapasitesinin ötesinde mükemmel olmaya çalışırsa, gölge cehenneme iner ve şeytana dönüşür.


— Carl Jung, Vizyonlar Semineri, s. 569


Gölgenin tamamen farkında olmak neredeyse insanüstü bir görevdir, ancak belirli bir bilinç seviyesine ulaşabiliriz; şu an olduğumuzdan çok daha fazla farkında olmalıyız.


— Carl Jung, Vizyonlar Semineri, s. 237


Kendi gölgemizi keşfetmeliyiz. Aksi takdirde, nasıl canavarlar olduğumuzu görebilmek için kendimizi bir dünya savaşına sürükleriz.


— Carl Jung, Vizyonlar Semineri, s. 235


Benlik (Self), kolektif bilinçdışının bir parçasıdır, ancak onun tamamı değildir; ego ile gölgenin birleşmesinden doğan bir birim gibi görünmektedir.


— Carl Jung, Vizyonlar Semineri, s. 754


Dolayısıyla arkadan gelen her şey gölgeden, bilinçdışının karanlığından gelir ve orada gözleriniz olmadığı için, kötülük etkilerine karşı sizi koruyacak bir muska taşımadığınız için, bu şey sizi ele geçirir, size sahip olur ve sizi takıntılı hale getirir.


— Carl Jung, Zerdüşt Semineri, s. 1265


Gölge olmadan ışık nedir? Alçak olmadan yüksek nedir? Tanrı’ya, dünyanın karanlık niteliğini ondan alarak onun her şeye gücü yetmesini ve evrenselliğini elinden alıyorsunuz.


— Carl Jung, Zerdüşt Semineri, s. 967


Gölge, her şeyin üzerine konulması gereken son şeydir ve onu yutamayız; başka her şeyi yutabiliriz, ancak kendi gölgemizi yutamayız, çünkü bu bizim iyi niteliklerimizden şüphe duymamıza neden olur.


— Carl Jung, Zerdüşt Semineri, s. 1090


Derinlik olmadan yükseklik nerede olur ve gölge oluşturmayan bir ışık nasıl var olabilir? Kötülüğün karşısında durmayan hiçbir iyilik yoktur.


— Carl Jung, CW 10, Par. 271


Oğul bir hırsız, kız ise bir fahişe oldu. Çünkü baba, insan doğasının kusurlarına dair payını, yani gölgesini üstlenmek istemedi ve bu nedenle çocukları, onun göz ardı ettiği karanlık tarafı yaşamak zorunda kaldı.


— Carl Jung, "C.G. Jung Konuşuyor: Röportajlar ve Karşılaşmalar", s. 156-163


Bilinçli egodan subjektif kişilik olarak, gölge benlikten ise objektif kişilik olarak bahsedebiliriz.


— Carl Jung, 1925 Semineri, s. 139


Yılan, psikolojik hareketi gölgelerin krallığına, ölü ve yanlış imgeler dünyasına, ama aynı zamanda toprağa, somutlaşmaya doğru yönlendirir.


— Carl Jung, 1925 Semineri, s. 102


Yılan, gölgelere götürdüğü ölçüde, anima işlevini yerine getirir; sizi derinliklere çeker, yukarı ile aşağıyı birleştirir.


— Carl Jung, 1925 Semineri, s. 102


Gölgesi tarafından ele geçirilmiş bir adam, sürekli kendi ışığında durur ve kendi kurduğu tuzaklara düşer.


— Carl Jung, CW 9i, Par. 222


Gölgeden kaçınmak mümkün değildir, aksi takdirde nevrotik kalırsınız ve nevrotik olduğunuz sürece gölgeyi dışlamışsınızdır.


— Carl Jung, Mektuplar Cilt II, s. 544-546


Gölge, bizi ilahi sesten en etkili şekilde ayıran engeldir.


— Carl Jung, Mektuplar Cilt II, s. 544-546


Eğer Tanrı sadece iyiyse, her şey iyidir. Hiçbir yerde gölge olmaz. Kötülük var olmazdı, hatta insan bile iyi olurdu ve kötü hiçbir şey üretemezdi.


— Carl Jung, Mektuplar Cilt II, s. 518-519


Gölgeyi tanımak, çıraklık seviyesindedir; ancak anima ile yüzleşmek, çok az kişinin başarabileceği bir ustalık eseridir.


— Carl Jung, Mektuplar Cilt II, s. 481


Gölgeye dair her içgörü, bireyleşme yolunda bir adımdır; ancak bu süreci ille de bireyleşme süreci olarak adlandırmak zorunda değiliz.


— Carl Jung, Mektuplar Cilt II, s. 468-469


Bir kişi kendi gölgesini kabul etmeyi reddettiği gibi, kendini gizlediği ulusun gölge tarafını kabul etmeyi de reddeder—ve bunu daha büyük bir şiddetle yapar.


— Carl Jung, Mektuplar Cilt II, s. 430-433


Ama Rilke, bir insanı tamamlayan unsurlara sahip değildi: beden, ağırlık, gölge. Onun yüksek etiği, fedakârlık kapasitesi ve belki de fiziksel kırılganlığı, onu doğallıkla bütünlüğe yönlendirdi; ancak bu bütünlük mükemmellik anlamına gelmiyordu. Mükemmellik onu kırabilirdi.


— Carl Jung, Mektuplar Cilt II, s. 381-382


Azizler bile gölge bırakır.


— Carl Jung, Mektuplar Cilt II, s. 253-254


İnsanların gölgelerini bilmelerine ihtiyaç vardır; çünkü projeksiyon yapmayan birilerinin olması gerekir. Ve bu kişiler, projeksiyon yapmaları beklenen, ancak beklenmedik şekilde bunu yapmayan kişiler olmalıdır! Böylece, görünür bir örnek oluşturabilirler; çünkü görünmez olsalardı fark edilmezlerdi.


— Carl Jung, Mektuplar Cilt II, s. 163-174


Mesih, Şeytan’ın ayartmalarına direndiğinde, bu gölgenin kesildiği ölümcül andı. Ancak insanın ahlaki olarak bilinçli olabilmesi için bu gölgeyi kesmesi gerekiyordu.


— Carl Jung, Mektuplar Cilt II, s. 163-174


Ancak insan olurken, aynı zamanda belirli bir varlığa dönüşür; şu olur, bu değil. Bu yüzden Mesih’in yaptığı ilk şey, gölgesinden kendini ayırmak ve ona şeytan demek olmuştur (üzgünüm, ancak İrenaeus’un Gnostikleri bunu zaten biliyordu!).


— Carl Jung, Mektuplar Cilt II, s. 133-138


Toplumumuz, henüz kendi gölgesiyle yüzleşmeye bile başlamamıştır veya karanlık güçlerle başa çıkmak için çok ihtiyaç duyulan Hristiyan erdemlerini geliştirmemiştir.


— Carl Jung, Mektuplar Cilt II, s. 133-138


Genellikle gölge yalnızca tekil olarak görünür. Eğer bazen bir ikilik olarak belirmesi söz konusu olursa, bu adeta "çift görme" gibidir: bilinçli ve bilinçdışı iki yarım, biri ufkun üstünde, diğeri altında.


— Carl Jung, Mektuplar Cilt II, s. 116-117


Kendi suçluluğunu ve kötülüğünü bilmek, kesinlikle küçük bir mesele değildir; ve gölgemizi kaybetmekten hiçbir kazanç elde edemeyiz. Suçluluğumuzun bilincinde olduğumuzda, en azından kendimizi değiştirme ve geliştirme umudumuz olur.


— Carl Jung, CW X, Par. 440


Her kişiliğe bağlı olan karanlık, bilinçdışına açılan bir kapıdır ve rüyaların giriş kapısıdır; buradan gölge ve anima gibi alacakaranlık figürleri, ya gece vizyonlarımızda ortaya çıkar ya da görünmez kalıp ego-bilincimizi ele geçirir.


— Carl Jung, CW 9i, Par. 222


Fedakârlık talep edildiğinde, bu çoğu zaman gölge tarafımızı kabul etmeyi ima eder.


— Carl Jung, Jung-Ostrowski, s. 25


İncil, "Kim kardeşine 'Racha' derse, cehennem ateşine müstahaktır." der. Eğer "kardeş" yerine "gölge" koyarsak ve içimizdeki karanlık kardeşi bu bağlamda düşünürsek, bu kutsal kelimenin bize yeni perspektifler açtığını görürüz.


— Carl Jung, Jung-Ostrowski, s. 25


"En küçük kardeşlerime ne yaptıysanız, bana yaptınız." En küçük benliğim, gölge yanımı temsil eden aşağı işlevimdir.


— Carl Jung, Jung-Ostrowski, s. 25


Mesih’in kendisi, vergi toplayıcılarla ve fahişelerle birlikte oldu ve yanında çarmıha gerilen hırsızı kabul etti. "Ben en küçük kardeşlerimim ve kendi gölgemim."


— Carl Jung, Jung-Ostrowski, s. 13


Jung, gerçekten gölgeyi kabul eden bir adamdı ve… bu kabul, sorunlar ve gerilimler getirdi, ancak aynı zamanda canlılık, gerçeklik, dürüstlük ve varoluşun derinliğini sağladı.


— Elizabeth Howes, J.E.T., s. 120


Gölgem o kadar büyük ki, onu hayat planımda göz ardı etmem mümkün değildi; aslında onu kişiliğimin temel bir parçası olarak görmek ve bu farkındalığın sonuçlarını kabul etmek zorundaydım.


— Carl Jung, Mektuplar Cilt II, s. 276-277


Eğer şimdiye kadar insanın gölgesinin tüm kötülüğün kaynağı olduğu düşünülmüşse, daha yakından yapılan bir inceleme, bilinçdışı insanın, yani gölgesinin yalnızca ahlaki açıdan kınanabilir eğilimlerden oluşmadığını, aynı zamanda normal içgüdüler, uygun tepkiler, gerçekçi içgörüler, yaratıcı dürtüler gibi birçok iyi niteliği de barındırdığını ortaya koymaktadır.


— Carl Jung, CW 9ii, Par. 423


Eski insanlar, yaklaşan olayları her zaman önceden atılan gölgeler olarak düşünmüşlerdir. Burada öldürülen bir hayvan görüyoruz; aslında bu mitolojik bir hayvandır—yani içgüdü.


— Carl Jung, Analitik Psikolojiye Giriş, s. 153


Gölgesi tarafından ele geçirilmiş bir adam, sürekli olarak kendi ışığında durur ve kendi kurduğu tuzaklara düşer. Mümkün olduğunda, başkaları üzerinde olumsuz bir izlenim bırakmayı tercih eder…


— Carl Jung, CW 9i, Par. 222f


Bu şekilde bastırılmış ve unutulmuş olan şeyler yeniden geri gelir. Bu, bazen acı verici olsa da kendi başına bir kazançtır, çünkü aşağı ve hatta değersiz olan şeyler de benim bir parçamdır, gölgemdir ve bana kütle ve varlık kazandırır.


— Carl Jung, CW 16, s. 59


Nasıl varlığımı sürdürebilirim ve bir gölge oluşturmadan nasıl somut olabilirim? Bütün olabilmem için benim de bir karanlık yanım olmalı; ve gölgemin bilincine vardığımda, bir kez daha diğer tüm insanlar gibi bir insan olduğumu hatırlıyorum.


— Carl Jung, CW 16, s. 59


Her şeyden önce, hastaları bilinçdışına yeterince yaklaştırarak onların gölgelerini algılamalarını sağlamak her zaman mümkün değildir. Aksine, özellikle karmaşık ve aşırı bilinçli kişiler, bilinçlerine öylesine sıkı bir şekilde bağlıdırlar ki, onları bu bilinçten koparmak neredeyse imkansızdır.


— Carl Jung, CW 16, s. 60


Sonuç olarak, önemli olan gölgenin kendisi değil, onu oluşturan bedendir.


— Carl Jung, CW 16, s. 64


Gölge, ışığa ait olduğu gibi, kötülük de iyiliğe aittir ve bunun tersi de geçerlidir.


— Carl Jung, CW 16, s. 64


Eğer bilinçdışı sadece insan doğasındaki tüm kötü gölge unsurlarını, ilkel çamurun kalıntılarını barındıran bir kap olarak görülüyorsa, bir zamanlar içine düştüğümüz bu bataklığın kenarında gereğinden fazla oyalanmanın bir anlamı yoktur.


— Carl Jung, CW 16, s. 67


Depresyon her zaman patolojik değildir. Genellikle kişiliğin yenilenmesini ya da yaratıcı bir patlamayı önceden haber verir. İnsan hayatında yeni bir sayfanın çevrildiği anlar vardır.


— Carl Jung, CW 16, Par. 373


Bütünlüğe giden yolda olan hiç kimse, çarmıha gerilmeyi temsil eden karakteristik askıya alınma durumundan kaçamaz. Kaçınılmaz olarak onu engelleyen ve "çarmıha geren" şeylerle karşılaşacaktır: birincisi, olmak istemediği şey (gölge); ikincisi, olmadığı şey ("diğer"— "Sen" olarak bireysel gerçeklik); ve üçüncüsü, psişik ego-dışı (kolektif bilinçdışı).


— Carl Jung, CW 16, Par. 470


Tepkiler genellikle uyum sağlama yeteneğinin en zayıf olduğu yerde ortaya çıkar ve aynı zamanda bu zayıflığın nedenini açığa çıkarır; yani belli bir aşağılık kompleksi ve kişiliğin daha düşük seviyede işleyen bir yönü.


— Carl Jung, "Gölge", Aion, CW 9ii, Par. 15


Dünyaya gölgesiyle çıkan kişi, meyveyi kendine çeker.


— Carl Jung, ETH Konferansı XII, 1 Şubat 1935, s. 180


Bazı insanlar kendi değerlerinden daha aşağıda bir hayat sürerken, gölge kişiliklerinin aşağılık değil, üstün yönü haline gelir. Bu tür insanlar dışarıdan oldukça mütevazı görünürler, ancak bu mütevazılıkta büyük bir kurnazlık saklıdır.


— Carl Jung, ETH, s. 113


İnsanın psişesini ele alırken, bilinçteki ego ve bilinçdışındaki gölge her ikisi de erkeksidir; ancak alt katmanda durum farklıdır. Orada, erkek kendi karşıt tarafıyla, yani dişil yönüyle karşılaşır.


— Carl Jung, ETH, s. 114


Animanızı yoga egzersizleriyle bilinçli bir heyecan yaratarak koruyabilirsiniz; ancak onu gerçekten korumanın yolu, içinizdeki derinliklerden yükselen bilinçdışı içerikleri yakalamaktır.


— Carl Jung, Mektuplar Cilt I, s. 95-97


Yaklaşık otuz beş yaşından itibaren bir değişim noktası vardır; bu, hayatın gölge tarafının ilk anıdır, yani ölümün inişine geçiş.


— Carl Jung, Modern Psikoloji, s. 223


Hafif bir öz-eleştiriyle gölgeyi (kişisel yönüyle) anlamak mümkündür. Ancak arketip olarak ortaya çıktığında, anima ve animus ile karşılaşılan zorluklarla benzerlik gösterir. Başka bir deyişle, bir insan doğasındaki göreceli kötülüğü kabul edebilir; ancak mutlak kötülüğün yüzüne bakmak, nadir rastlanan ve sarsıcı bir deneyimdir.


— Carl Jung, CW 17, "Gölge", s. 338, Par. 19


Seviyenizin altında yaşarsanız, gölgeniz kişiliğinizin üstün yönü haline gelir.


— Carl Jung, ETH, s. 113


Kendi gölgenizi fark edebilirsiniz, ancak gölgenizin kolektif bilinçdışıyla nasıl iç içe geçtiğini anlamak çok daha zordur.


— Carl Jung, CW 17, "Gölge", s. 338


Bu noktaya kadar, insan gölgesinin tüm kötülüğün kaynağı olduğuna inanılmışsa da, daha yakından yapılan bir inceleme, bilinçdışı insanın yalnızca ahlaki açıdan kınanabilir eğilimlerden ibaret olmadığını, aynı zamanda normal içgüdüler, uygun tepkiler, gerçekçi içgörüler ve yaratıcı dürtüler gibi birçok iyi niteliği de taşıdığını göstermektedir.


— Carl Jung, CW 9ii, Par. 423


Bilinçdışının tüm kötülüğün ve ilkel çamurun birikmiş hali olarak görülmesi, onun asıl doğasını göz ardı etmek anlamına gelir. Gölge, sadece insanın karanlık yönü değil, aynı zamanda ona bütünlük kazandıran şeydir.


— Carl Jung, CW 16, s. 67


Hiç kimse kendi gölgesini göz ardı edemez; onu kabul etmezsek, başkalarının üzerinde projekte ederiz.


— Carl Jung, CW 9ii, Par. 423


Bütünlük yolunda ilerleyen bir birey, kaçınılmaz olarak gölgesiyle yüzleşmek zorundadır.


— Carl Jung, CW 16, Par. 470


En derin anlamıyla ele alındığında, gölge, insanın hâlâ peşinden sürüklediği görünmez sürüngen kuyruğudur. Dikkatlice kesildiğinde, gizemlerin iyileştirici yılanına dönüşür. Ancak maymunlar onunla gösteriş yapar.


— Carl Jung; The Integration of the Personality


Çarmıha gerilen İsa ve yanındaki iki hırsız aracılığıyla, insan gölgesini ve onun ikili doğasını kademeli olarak fark etti. Bu ikilik, yılanın çift anlamıyla zaten öngörülmüştü. Yılan nasıl hem iyileştirici hem de yozlaştırıcı bir gücü temsil ediyorsa, hırsızlardan biri yukarı, diğeri aşağı yöneliktir; aynı şekilde gölge, bir tarafta pişmanlık duyulan ve kınanan bir zayıflıkken, diğer tarafta sağlıklı bir içgüdü ve daha yüksek bilinç için bir ön koşuldur.


— Carl Jung; Aion; s. 255; Par. 402


Bilinçli zihni ideal kavramlarla doldurmak Batı teozofisinin bir özelliğidir, ancak gölgeyle ve karanlık dünyayla yüzleşmek değildir. İnsan, ışık figürleri hayal ederek aydınlanmaz, aksine karanlığı bilinçli hale getirerek aydınlanır.


— Carl Jung; The Philosophical Tree; CW 13: Alchemical Studies. s. 335


Kendiyle yüzleşmek, öncelikle gölgeyle yüzleşmektir. Gölge, dar bir geçit, dar bir kapıdır ve derin kuyunun içine inen hiç kimse bu sıkışmayı yaşamaktan kaçamaz. Ancak insan, kim olduğunu anlamak için kendini tanımayı öğrenmelidir.


— Carl Jung; Archetypes and the Collective Unconscious; cilt 9, kısım 1, s. 21


Gölge, tüm ego-personalitesini zorlayan ahlaki bir sorundur; çünkü hiç kimse gölgesinin farkına önemli bir ahlaki çaba göstermeden varamaz. Onun bilincine varmak, kişiliğin karanlık yönlerini mevcut ve gerçek olarak kabul etmeyi gerektirir. Bu eylem, herhangi bir tür öz-bilginin temel koşuludur.


— Carl Jung; Aion; CW 9; Kısım II; s. 14


İnsanlığın bir gölge tarafına sahip olduğu düşüncesi dehşet vericidir; bu, yalnızca birkaç küçük zayıflık ve kusurdan ibaret değildir, aynı zamanda tamamen şeytani bir dinamiğe de sahiptir. Birey bu durumu nadiren fark eder; ona göre, herhangi bir koşulda kendisini aşabileceği düşüncesi inanılmazdır. Ancak bu zararsız yaratıklar bir kitle oluşturduğunda, çılgın bir canavar ortaya çıkar; her birey, bu canavarın bedeninde yalnızca küçük bir hücredir ve ister istemez onun kanlı yıkımlarına eşlik etmek ve hatta bunlara tam anlamıyla katkıda bulunmak zorunda kalır.


Bu korkutucu olasılıkların karanlık gölgesiyle yüzleşmek yerine, insan bilinçli olarak gözlerini kapatır. Orijinal günah doktrinine körü körüne karşı koyar, oysa bu öğreti inanılmaz derecede doğrudur. Hatta, içsel çatışmasını kabul etmekten bile çekinir.


— Carl Jung; On the Psychology of the Unconscious; CW 7; Two Essays on Analytical Psychology; s. 35


Deneysel psikoloji, yakın zamana kadar "bilinçdışı"yı yalnızca bilincin yokluğu olarak tanımlamayı tercih etti; terim kendi başına bunu ima eder—tıpkı gölgenin ışığın yokluğu olması gibi. Ancak bugün, bilinçdışı süreçlerin dikkatli gözlemi, bilinçdışının, sıradan bir gölgenin asla sahip olamayacağı yaratıcı bir özerkliğe sahip olduğunu ortaya koymuştur.


— Carl Jung; CW 11: Psychology and Religion: West and East; s. 14


Rasyonalizm ve batıl inanç birbirini tamamlayan unsurlardır. Psikolojik bir kural olarak, ışık ne kadar parlaksa, gölge de o kadar koyu olur; başka bir deyişle, bilinçli zihnimizde ne kadar rasyonel olursak, bilinçdışının hayali dünyası o kadar canlı hale gelir.


— Carl Jung; Spuk: Irrglaube oder Wahrglaube? CW 18: s. 10


Hayır, şeytanlar sürgün edilmedi; bu, hâlâ önümüzde duran zor bir görevdir. Tarihin meleği Almanları terk ettiğinden beri, şeytanlar yeni bir kurban arayacaklardır. Ve bu zor olmayacaktır. Gölgesini kaybeden her insan, kendini fazlasıyla haklı gören her ulus, onların avı haline gelir...


— Carl Jung; The Postwar Psychic Problems of the Germans


Bir kişiyi gölgesiyle yüzleştirmek, ona kendi ışığını göstermektir. Birkaç kez zıtlıklar arasında yargılayıcı bir şekilde durmanın nasıl bir şey olduğunu deneyimleyen kişi, "benlik" kavramının ne anlama geldiğini anlamaya başlar. Gölgesini ve ışığını aynı anda algılayan kişi, kendini iki tarafı da görebildiği ortada bulur.


— Carl Jung; Good and Evil in Analytical Psychology; CW 10; Civilization in Transition; s. 872


Geçmişimizi beraberimizde taşırız; ilkel ve aşağı insanın arzularıyla ve duygularıyla birlikte. Ancak bu yükten kurtulmak için muazzam bir çaba gerekir. Eğer durum bir nevroza dönüşürse, kaçınılmaz olarak yoğunlaşmış bir gölgeyle yüzleşmek zorunda kalırız. Ve böyle biri iyileşmek istiyorsa, bilinçli kişiliği ile gölgesi arasında bir uzlaşma bulmalıdır.


— Carl Jung; Answer to Job; CW 11; Psychology and Religion: West and East; s. 1


Yoga pratiğinde bulunan meditasyonun aksine, psikanalitik amaç, bilinçdışında kendiliğinden ortaya çıkan gölgemsi imgeleri ya da duyguları gözlemlemektir. Böylece, bastırdığımız ya da unuttuğumuz şeyleri yeniden keşfederiz.


Bu acı verici olsa da, yine de bir kazançtır—çünkü aşağı ve hatta değersiz olan her şey, benim gölgemdir ve bana kütle ve varlık kazandırır. Gölge oluşturmadan nasıl somut olabilirim? Bütün olabilmem için karanlık bir yanım da olmalı; ve gölgemin bilincine vardıkça, bir kez daha diğer insanlar gibi bir insan olduğumu hatırlıyorum.


— Carl Jung; Modern Man in Search of a Soul; s. 35


İyilik, abartıldığında daha iyi hale gelmez, aksine kötüleşir; küçük bir kötülük ise göz ardı edilip bastırıldığında büyük bir kötülüğe dönüşür. Gölge, insan doğasının ayrılmaz bir parçasıdır ve yalnızca gece olduğunda gölgeler ortadan kaybolur.


— Carl Jung; A Psychological Approach to the Dogma of the Trinity (1942); CW 11; Psychology and Religion: West and East; s. 286.


Gerçekten olgun bir tutum geliştirebilmek için, kişi ona sorun gibi görünen tüm bu imgelerin öznel değerini görmek zorundadır. Onları kendi psikolojisine dahil etmeli, onların hangi yönleriyle kendisinin bir parçası olduğunu keşfetmelidir. Örneğin, bir nesneye olumlu bir değer atfederken, aslında bu değeri geliştirebilecek ve geliştirmesi gerekenin kendisi olduğunu fark etmelidir.


Aynı şekilde, olumsuz nitelikleri dışa yansıtarak bir nesneden nefret edip tiksindiğinde, aslında kendi aşağı yönlerini, yani gölgesini dışa vurduğunu fark etmelidir. Çünkü kendisi hakkında tek taraflı ve iyimser bir imaja sahip olmayı tercih etmektedir.


— Carl Jung; Definitions, CW 6, par. 813.


İnsanlar kitleler halinde bir araya gelip bireyselliği kaybettiklerinde, gölge harekete geçer ve tarihin gösterdiği gibi, hatta bedenlenebilir ve somut hale gelebilir.


— Carl Jung; The Archetypes and the Collective Unconscious; CW 9i, par. 478.


Gölge, syzygy (karşıtların birliği) ve Benlik, yalnızca onlarla ilgili yeterli deneyime dayanarak doğru bir şekilde kavranabilecek psişik unsurlardır. Bu kavramlar gerçeklik deneyiminden doğduğu gibi, ancak daha fazla deneyim yoluyla açıklığa kavuşturulabilir.


— Carl Jung; CW 9/2, par. 63.


Bir kadın gölgesinin farkına vardığında, animus devreye girebilir. Eğer gölge bilinçdışında kalırsa, animus onu gölge aracılığıyla ele geçirir. Kadın animusunun bilincine vardığında ise, mistik doğurganlık gerçekleşebilir. Sara, İbrahim’in meşru eşiydi, ancak Hacer, yani "karanlık olan", yaratıcı animusa sahipti. Işık, karanlıktan doğar.


— Carl Jung; Conversations with C.G. Jung, s. 30.


Bireysel gelişimde gölgeyle karşılaşmak "çıraklık eseri" ise, anima ile karşılaşmak "ustalık eseridir."


— Carl Jung; CW 9; Archetypes of the Collective Unconscious, s. 29.


Gölgenin farkına varmak, kişiliğin aşağı tarafına dair artan bir bilinç geliştirmektir.


— Carl Jung; CW 8; On the Nature of the Psyche, s. 208.


Gölge çok kaçamak bir şeydir. Kendi gölgemi bilmiyorum. Onu, çevremdeki insanların tepkilerine bakarak inceliyorum. Çevremiz, bizim bir aynadaki yansımamızdır. Eğer bu yansıma hoş değilse, öz-eleştiri zamanı gelmiş demektir.


— Carl Jung; Emma Jung and Toni Wolff – A Collection of Remembrances; s. 51-70.


Gölge içinde biz herkes gibiyizdir; gece olduğunda tüm kediler gridir—fark kalmaz.


— Carl Jung; Zarathustra Seminar, s. 1090.


Şeytan güzelliğin ne olduğunu bilir ve bu nedenle o, güzelliğin gölgesidir ve her yerde onu takip eder; çünkü güzel olan, sancılar içinde doğum yapmaya hazırlanırken Tanrı’yı dünyaya getirmek ister.


— Carl Jung, Liber Novus, s. 289.


Tanrı’nın imgesinin bir gölgesi vardır. En yüce anlam gerçektir ve bir gölge oluşturur. Çünkü gerçek ve bedensel olup da gölgesi olmayan ne olabilir?


— Carl Jung, Liber Novus, s. 230.


Tıpkı bitkiler gibi, insanlar da büyürler; bazıları ışıkta, bazıları gölgelerde. Işığa değil, gölgeye ihtiyaç duyanlar da vardır. Tanrı’nın imgesi, kendisi kadar büyük bir gölge oluşturur.


— Carl Jung, Liber Novus, s. 230.


İkizler’in ayı sona erdiğinde, insanlar gölgelerine şöyle dediler: "Sen bensin." Çünkü daha önce ruhları onları ikinci bir kişi gibi çevreliyordu. Böylece iki bir oldu ve bu çarpışmadan, bilincin güçlü kaynağı olan kültür doğdu ve bu kültür, İsa’nın zamanına kadar sürdü.


— Carl Jung, Liber Novus, s. 314.


Artık kendimle yalnız değilim ve yalnızlığın hem ürkütücü hem de güzel olan hissini ancak yapay olarak hatırlayabiliyorum. Bu, sevginin şansının gölge tarafıdır.


— Carl Jung, The Red Book, Giriş, s. 196.


Tanrı’nın İmgesi Bir Gölgeye Sahiptir

Kırmızı Kitap – Liber Novus


En yüce anlam, ne bir anlamdır ne de bir saçmalık; o, hem bir imgedir hem de bir güçtür—büyüklük ve kudret iç içedir.

En yüce anlam, başlangıç ve sondur. O, geçişin ve tamamlanmanın köprüsüdür.

Diğer tanrılar, geçicilikleri nedeniyle öldü, ancak en yüce anlam asla ölmez. O, önce bir anlama, sonra bir saçmalığa dönüşür ve ateş ile kanın çarpışmasından yeniden doğarak gençleşir.

Tanrı’nın imgesi bir gölgeye sahiptir.

En yüce anlam gerçektir ve bir gölge oluşturur.

Çünkü gerçek ve bedensel olup da gölgesi olmayan ne olabilir?

Gölge saçmalıktır.

Onun gücü yoktur ve kendi başına varlığını sürdüremez.

Ancak saçmalık, en yüce anlamın ayrılmaz ve ölümsüz kardeşidir.

Tıpkı bitkiler gibi, insanlar da büyürler; bazıları ışıkta, bazıları gölgelerde.

Işığa değil, gölgeye ihtiyaç duyanlar da vardır.

Tanrı’nın imgesi, kendisi kadar büyük bir gölge oluşturur.

En yüce anlam hem büyük hem de küçüktür; yıldızlarla dolu gökyüzü kadar geniştir, ama aynı zamanda yaşayan bir bedenin hücresi kadar dardır.

Bu zamanın ruhu bende, en yüce anlamın büyüklüğünü ve genişliğini tanımak istedi, fakat onun küçüklüğünü kabul etmedi.

Ancak derinliklerin ruhu, bu kibri yendi ve ben, içimdeki ölümsüzü iyileştirmek için küçüklüğü yutmak zorunda kaldım.

Bu, içimi tamamen yaktı, çünkü ne görkemliydi ne de kahramancaydı.

Hatta gülünç ve tiksindiriciydi. Ama derinliklerin ruhunun mengenesi beni tuttu ve ben en acı şerbeti içmek zorunda kaldım.

Bu zamanın ruhu, tüm bunların Tanrı imgesinin gölgesine ait olduğunu düşündürerek beni ayarttı.

Bu, zararlı bir aldatmaca olurdu, çünkü gölge saçmalıktır.

Ama küçük, dar ve sıradan olan şey saçmalık değildir; aksine, Tanrısallığın iki özünden biridir.

Günlük yaşamın Tanrı’nın imgesine ait olduğunu kabul etmeye direndim.

Bu düşünceden kaçtım, en yüksek ve en soğuk yıldızların arkasına saklandım.

Ama derinliklerin ruhu beni yakaladı ve o acı içeceği dudaklarıma zorla dayadı.


— Carl Jung, Kırmızı Kitap (The Red Book), s. 230.



Carl Gustav Jung ve psikolojisini eğlendirerek öğreten ve dünyada tek olan bir roman serisi olduğunu biliyor muydunuz? Daha fazla öğrenmek için lütfen tıklayınız. 


Büyük Sır Üstadı serisi 4 kitap birarada

Comments

Rated 0 out of 5 stars.
No ratings yet

Add a rating

Bu blog içeriği konusunda her türlü istek ve şikayetinizi aşağıdaki e-postaya yazabilirsiniz.

©2024 Bilinçdışı Yayınları A.Ş.

bottom of page