Carl Jung: Binyılların Karanlığından Doğan Rüyanın Çağrısı
- Nazlı
- 17 Şub
- 1 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 18 Şub

Carl Jung: Binyılların mezarında uyuyan, harikulade bir rüya görür.
İlk zamanlardan daha eski, kadim bir rüya görür.Doğan güneşin rüyasını görür.Bu dünyanın tam da şu çağında bu uykuya dalıp bu rüyayı görürsen, güneşin de bu vakitte doğacağını bilirsin.Şu anda karanlıktayız, ama gün ufukta.Kendi içindeki karanlığı idrak edene ışık yakındır.Kendi karanlığına inen, çalışan ışığın merdivenine, ateş yeleli Helios’a varır.Onun arabası dört beyaz atın çekişiyle yükselir; sırtında haç yoktur, böğründe yara yoktur; güvendedir ve başı alevlerle parlar.O, alay konusu bir insan değil; göz kamaştırıcı bir ihtişama ve sorgulanamaz bir kudrete sahiptir.
Ne söylediğimi bilmiyorum; bir rüya içinde konuşuyorum.Destek ol bana, çünkü ateşten sarhoşum, sendeleyerek yürüyorum. Bu gece ateş içtim; yüzyıllar boyunca aşağıya indim ve en dipteki güneşe daldım.Ve güneşin sarhoşluğuyla, yüzüm yanıp tutuşmuş ve başım alev alev döner halde yukarı çıktım.Bana elini uzat, insan elini, ki onunla dünyaya tutunayım; çünkü dönerek yükselen ateş damarları beni yukarı çekiyor, coşkun bir özlem beni zirveye taşıyor.
~Carl Jung, The Red Book, sf. 272
Carl Gustav Jung ve psikolojisini eğlendirerek öğreten ve dünyada tek olan bir roman serisi olduğunu biliyor muydunuz? Daha fazla öğrenmek için lütfen tıklayınız.

Comentarios