Please Enable JavaScript in your Browser to Visit this Site.

top of page

Bölüm III: Çocuk Rüyaları Semineri


 Bölüm III: Çocuk Rüyaları Semineri

“Bir çocuk rüyasında, anne, ‘Yaratıcı bilinçaltı’ olan çocuk ruhunu, anne figürüyle bütünleştirir.

Çocuk, aslında, bütünlüğün ta kendisidir.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 329


“Eski çağların tarihi imgeleri, çocukların hayal gücünde muazzam bir çekiciliğe sahiptir;

fakat günümüzde artık hiçbir rol oynamazlar.

Bu, ruhumuz için büyük bir kayıptır; çünkü ruh, içeriğini ifade edecek bir dile sahip olmaz.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 369


“Yılan, enerjinin serbest bırakılmasını, nesneye yönelişi, saldırganlığı ve dürtüyü simgeler.

Faredeki kırmızı renk, ruhun ısısının, tutkunun, artık dışarıdan değil içsel bir zorunluluk olarak hissedilmesinin göstergesidir.

Önceden, gölge farenin içine giriyordu; şimdi animus canlanır; erkek içgüdüsel gücü uyanır, dünyayı ele geçirmek ister ve her yeni fetih ateşi, ısısını besler.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 349


“Mitolojide yılanın görünümü:

von Franz’ın anlattığına göre, yılan, yer cinleri, ölülerin ya da kahramanların ruhu, Ophitlerin karanlık tanrısı, nehir yatağının yılanı, hareket, yaşam gücü, zaman ve kurtuluş yılanı olarak yorumlanır.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 348


“İçeri giren solucanlar, maddenin ruhudur;

onlar, maddenin içine, şeffaf fareye, kendilerine ait elementi getirirler.

Bu, ruhun açgözlülükle, dünyayı ‘yemeye’ başlaması, maddenin ruh haline dönüşmesidir.

Solucanlar, ruhun ilk, düşüncesiz hareketlerini simgeler – hala renksiz, tamamen ayrışmamış, duyusuz, sebebsiz, kör yaşam içgüdüsünün kıpırtılarıdır.

Solucanlar, psişik gerçekliğin en ilkel formlarıdır, madde içinde gizlidirler.

Bunlar, bilinçdışı düzeyde, ruhun dışa, nesnelere tamamen yansıtıldığı, dünyanın yalnızca körca yutulması, maddenin direnci ve istemsiz sinirlenme ile deneyimlendiği yerdedir.

Ruh, burada hâlâ fizikokimyasal bir alt tabaka kadar şeydir.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 347


“Şeffaf fareyi, rüya görenin ince bedeni olarak yorumlayabiliriz.

Kız, henüz neredeyse doğmamış kendi ruhunu görür; ‘şeffaf’ kelimesi, camı andırır.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 346


“... Brocken’de Faust ile dans eden cadı kızın ağzından, küçük kırmızı bir fare sıçrar.

Masum çocuk ruhları ve adaletli olanların ruhları beyaz fareler olarak görünür; tanrısız olanların ise kırmızı fareler…

Doğmamış çocukların ruhları da beyaz fareler olarak görünür.

İnsan bedeninden rüya sırasında ruhun fare şeklinde ayrıldığına dair çok yaygın bir inanç vardır; bazen, ruh susuzluğunu gidermek için, bazen de kabus oluşturmak için ayrılır – bu durumda genellikle kızın ruhu söz konusudur.

Eğer fare geri dönmezse, kız ölür.

Farelere ıslık çalmak, ruhları öteki dünyaya çekmek demektir.

Fareler sıklıkla ölüm işareti olarak kabul edilir.

Gri ve siyah fareler genellikle felaket, kara veba ve diğer hastalıkları yayarlar.

Beyaz fare, ateş demonu gibi görünür; öte yandan ateşi de çeker.

Farelerin, topraktan veya çürümeden yaratıldığı ya da cadılar tarafından yapıldığı söylenir.

Gri renkleri nedeniyle, fırtına hayvanları olarak görülür; bulutlardan, sislerden gelir ya da rüzgarla taşınır.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 345


“Rüyalar, evrensel imgeler aracılığıyla açıklanabilir.

Örneğin, bir kadın başka bir kadını ‘yılan’ olarak tanımladığında, herkes bunun ne anlama geldiğini bilir; ya da bir erkeğe ‘kurnaz tilki’ denildiğinde, resim aynıdır.

Dolayısıyla, ‘aslan’ı, genel dil kullanımında, ‘güç’ olarak yorumlamak mümkündür.

Bu, rüyaları ilişkilendirmeler yapmadan da çevirmemizi sağlar, çünkü dilimizde, sembollerle dolu zengin bir cephane vardır.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 27


“... Rüya imgesinin yorumlanabilmesi için, onun bağlamını bilmek gerekir.

Bu sayede, rüya imgesinin tam anlam yelpazesini kavrayabiliriz.

Bu yaklaşım, birçok deneyimden sonra, rüyaların ortaya çıkışı ve temel anlamı üzerine bir teori geliştirmemize olanak tanır.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. (çeviri genel)


“Bütün bu karmaşık süreçlerde, rüya yorumunu nesnel olarak da ele alabiliriz.

Rüya süreçleri, ‘Locale: Mekan, Zaman, Dramatis Personae;

Exposition: Sorunun anlatılması;

Peripateia: Dönüşüm veya felaket;

Lysis: Çözüm’ şeklinde incelenebilir.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 282 (özet)


“Mısır piramitlerinin tepesine kadar, Piramit, arketipsel bir imge, beden mandalasıdır;

piramidin derinliklerinde, firavunun mumyalanmış bedeni yatarken, en üstünde ise ruhun yüceltilmesi gerçekleşir.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 282


“Piramidin tepesinin çoğu zaman varilendiği ya da özel parlak taşlarla yapıldığı varsayılır.

Ölümden sonra, firavunun ruhu, yani Ka ruhu, yeraltından geçip Osiris’e dönüşür ya da en yüksek ışık tanrısı Atum’a yükselir.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 281-282


“Bilinç, zayıfsa, kolektif bilinçdışından gelen içeriğin etkisiyle sürüklenebilir; bu, ‘ruhun tehlikesi’ olarak da adlandırılır.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 80


“Atalarınızın resimleri, yüzünüzün belirli kısımlarını yansıtabilir.

Aynı, tüm beden ve ruh için de geçerlidir.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 73


“Pragmatik olarak, rüya süreçlerinde ortaya çıkan ‘kriptomnezya’ durumlarına rastlanır;

yani, rüya görenin daha önce sahip olduğu ama tamamen unutulan bilgilerin, belirli bir anda orijinal halleriyle aniden yeniden ortaya çıkması.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 347


“Çocuk rüyalarında, mesela, bir kızın ruhu, yaşamak için suya susamışlık hissiyle ortaya çıkar.

Böylece, rüya, onun ruhunun yaşamak için susuz kaldığını ve bu yüzden babasına başvurduğunu gösterir.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 357


“Birkaç kez tekrarlanan ve rüyada, çocuk ruhunun, bedeninden fare şeklinde ayrıldığına dair yaygın bir kanaat vardır.

Fare, ruhun bedenden ayrılarak öteki dünyaya geçmesi anlamına gelir; eğer geri dönmezse, o çocuk ölür.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 356


“İnsan ruhu, modern psikolojinin varsaydığı gibi boş bir levha değildir;

ilk imgeler, doğuştan itibaren, a priori mevcuttur.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 369


“Yılan, enerjinin serbest bırakılması, nesneye yönelim, saldırganlık ve dürtüyü simgeler.

Farenin kırmızıya dönmesi, ruhun ısısının, tutkunun, artık dışarıdan değil içsel bir zorunluluk olarak hissedilmesinin göstergesidir.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 365


“Çocuk rüyalarında, ebeveynlerin çözülememiş bilinçdışı atmosferinden kaynaklanan olaylar görülür.

Bu durum, kalın bir duvarın, ruhla kişi arasında ayrım oluşturması gibidir;

çocuk, bu duvarın içine düşer, o atmosferden doğar ve ebeveynlerin farkında olmak istemediği karanlık tarafından ele geçirilir.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 422-423


“... Rüya, bilinçdışının, bilinçli tutuma yönelik değişim hedefini ifade eder.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 5


“Ruh, içsel tutumumuzu temsil eden, bilinçdışında belirli kişiler aracılığıyla ortaya çıkan bir imgedir.

Bu imge, dışsal karakterimizi tamamlar ve bilinçli tutumumuzda eksik olan özellikleri içerir.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 329


“Bardo Thödol’de, bu geçiş aşaması, sembolik kırk dokuz gün olarak ifade edilir;

bu, ölüm ile yeniden doğuş arasındaki süreyi temsil eder.

En büyük kurtuluş şansı, doğrudan ölme sürecinde ortaya çıkar.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 329


“Bu nixie-elf-anima, ruhu tüm yönleriyle, iyiyi ve kötüyü birleştirir;

o, hareketli, iridesan (renk değiştiren) bir kelebek gibi;

ruh, hayat verici bir şeytandır ve insan varoluşunun altında ve üstünde, elfvari oyununu oynar.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 326


“Su dünyası, tüm yaşamın asılı kaldığı yerdir;

burada, her canlı ruhun, yani yaşayan her şeyin, ruhi alanı başlar;

ben, kendimi bu şekilde, ayrılmaz biçimde bu ve şu olarak hissederim;

içimdeki ‘öteki’ ile kendim arasındaki ilişkiyi deneyimlerim…

Bilinçdışıyla ilgili endişemiz, artık ruhani varlık ya da yokluk meselesi haline gelmiştir.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 325


“Çok sayıda anima tipi, erkeklik özellikleri taşır.

Fakat, sonuçta, bu, bir erkeğin ruh imgesidir.

Erkek, kendi içindeki bilinçdışı dişil yanını, tamamen erkeklikten yoksun olmamakla birlikte,

uygun bir kadına yansıtır; böylece, o kadın aynı zamanda bir arkadaş da olabilir;

ilişki, yalnızca heteroseksüel deneyim değil, aynı zamanda dostluktur ve bu çok önemlidir.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 321


“Erkek ruhunda, şaşırtıcı şekilde, tek bir anima bulunur;

kadınların ise, animusları çoğuldur.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 317


“Herhangi bir oğlanın rüyasında anima figürü göründüğünde, dikkatli olunmalıdır,

çünkü o, yaşamı, hem kendini hem de rüya göreni hareket ettiren unsuru temsil eder.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 313


“... Bu, çocuk ruhunun, içsel bütünlüğünün, en üstün birleşiminin sembolüdür.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 298


“Hint’te, terleme ‘tapas’ ile eşdeğerdir.

Bu, bir tür ruhsal dimağlanmadır.

Ruh güçlerinin, benliğin merkezi noktasına yoğunlaşmasıyla, tıpkı bir yumurta gibi çatlar;

ki, kişi, sanki kendisi o yumurtanın içinde hapsolmuş gibi olur.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 298-299


“Böylece, bu iki ruh arasındaki gerilim, rüya görenin – ya da zaten öyle olduysa – kendisiyle barışabileceği, yani kendine dönebileceği yere götürür.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 290


“Yüksek egoya, piramitin tepesine bakarken, rüya gören, tıpkı Narcissus gibi, kendi ayna görüntüsüne ve içsel gerçeğe hayran kalır;

sınır tanımayan ruh olanakları karşısında, gerçeklik tarafından reddedilen yüksekliklere tırmanma hayali kurar.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 290


“... Bu, rüya görenin, hayatının ilerleyen dönemlerinde, bilinçli egoyla aşırı özdeşleşeceğini de gösterir.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 290


“Çocuk, aslında, gelecekteki kişiliğini içinde barındırır;

o, yaşamı boyunca kim olacağını, neler yapacağını henüz bilmeden, geleceğe dair ipuçlarını taşır.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 50


“İnfantil ruh, modern psikolojinin varsaydığı gibi boş bir levha değildir;

eski imgeler, a priori, daima mevcuttur.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 369


“Yılan, enerjinin serbest bırakılması, nesneye yönelme, saldırganlık ve dürtüyü simgeler.

Farenin kırmızıya dönmesi, ruhun maddedeki ısısının, tutkunun, artık dışsal değil, içsel bir zorunluluk olarak hissedilmesinin göstergesidir.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 365


“Gri fare, ruhun karanlığıyla bağlantılıdır;

o, insanın ara sıra, özellikle geceleri, rahatsız edici şekilde hissedilen karanlık doğasını temsil eder.

Bayan Brunner, farenin ruh hayvanı olduğunu ve şeffaflığını ruhsallık olarak yorumlamıştır.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 363


“... Ölümün yakınlığı, çocuğun ruhuna gölge düşürmüştür;

bu, ‘Eğer ölecekse neden ortaya çıktı?’ veya ‘Hangi nedenle ortaya çıktı?’ sorularını beraberinde getirir.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 361


“Amplifikasyondan, kızın içsel durumu hakkında tek bir sonuç çıkarılabilir: onun ruhu susuz – yaşayan suya susamış.

Bu rüya, yaşayan sudan kaynaklanır, ancak kız bunu kavrayamaz.

Bu yüzden babasına itiraf eder: ‘Belki sen, bunu kavrayabilirsin.’”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 357


“Rüya süreçlerinin nedenleri arasında, somatik uyaranlar, çevresel (fiziksel ve psişik) olaylar, geçmiş olayların hatırlanması (kriptomnezya) ve gelecekle ilgili önseziler yer alır.”

– Genel çerçevede, Carl Jung’un seminerden çeşitli ifadeleri


“... Rüya, bilinçdışı ile bilinç arasındaki amaçlı, anlamlı neden-sonuç ilişkilerinin ifadesidir.

Bu, rüyanın, bilinçli duruma ek olarak, bilinçdışının tamamen otomatik, niyetsiz tepkilerini de içerdiğini gösterir.”

– Genel çeviri ifadeleri


“... Rüyalar, sırasıyla merkezden yayılan bir yapıdadır;

ilk olarak, rüya görenin bilinçaltından çıkan merkezi bir imge vardır,

ve daha sonra bunlar, zamanın etkisiyle, ardışık bir hale getirilir.”

– Genel çeviri ifadeleri


“... Piramit sembolü, arketipsel bir imge, beden mandalasıdır;

piramidin derinliklerinde, firavunun mumyalanmış bedeni yatarken, tepesinde ruhun yüceltilmesi gerçekleşir.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 282


“... Yılan, suyun, hayat suyunun yerini alır;

alchemik olarak, ejderha ya da yılanlar – serpens mercurii – yeryüzünün ortasında yaşar, eksik metali temsil eder ve ruh, yani metalin ruhu olarak yorumlanır.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 216


“... Rüya, insan ruhunun, özellikle de çocuk ruhunun, içsel gelişimine dair evrensel ve arketipsel temaları içerir.

Bu, çocukların rüyalarının, ebeveynlerin çözülememiş bilinçdışının yarattığı atmosferin, onların ruhlarına yansımasıyla ilgilidir.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, çeşitli sayfalardan (ör. s. 422-423, s. 311, s. 298)


“... Rüyaların yorumu, her zaman, kişisel çağrışım materyaliyle birlikte evrensel, kolektif sembollerin de göz önüne alındığı geniş bir bağlam gerektirir.

Biz, dilimizde bulunan, evrensel semboller cephanesi sayesinde, rüyaları anlayabiliriz.”

– Genel ifadeler, Children’s Dreams Seminar


“... ‘Dört’e ayrım’, bireyselleşmenin prensibidir;

bu, sınırlılık ile sonsuzluk, gerçeklik ile rüya, beden ile ruh, ölümlülük ile ölümsüzlük arasındaki çözülemez gerginliği ifade eder.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 287


“... ‘Ka ruhu’ (Egyptian Ka) kavramı, piramitlerin temeline dayanır;

insan, en az üç parçadan oluşur: beden, ruh (Ba) ve Ka;

bu, kişinin ölümünden sonra bile, ölümsüzlüğü sürdüren bir yapıdır.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 153


“... Piramit, arketipsel bir imge, beden mandalasıdır;

piramidin tepesinde, firavunun ruhu, Ka ruhu, yeraltından yükselir.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 281-282


“... Ölümün gölgesi, rüyada sıkça görülen unsurlardan biridir;

örneğin, ayna görüntüsü, ruhun kaybolması veya ele geçirilmesi endişesi gibi.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 67-66


“... Rüya, aynı zamanda, ruhun hayvan dünyasıyla, örneğin fare, yılan gibi imgelerle de ifade edildiği,

bunlar, ruhun maddeye yansıyan, ilkel ve kolektif unsurlarını temsil eden sembollerdir.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 345, 347


“... İnsan ruhu, ancak eğitilir;

fakat ruhun ne olduğu umursanmaz.

Bu, çocuk beş-6 yaşına yaklaşırken, ruhun eğitilmesinin kritik dönemidir.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 432


“... ‘Lice (bit)’ vampirlerdir, çoğu zaman da ruhlardır.

Kafkas Dağları’nda bir çocuk doğduğunda, dedesinin kafasından alınan bit, torununun kafasına ekilir;

böylece, ilkel inanca göre ruh aktarılmış olur.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 465


“... Çocuk, aslında, birliktir;

ona, ebeveynlerinden gelen, o anneden ayrılmak zorunda kalmadan,

içinde, bütünlüğün temsili olan bir ruh imgesi verilir.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 371-372


“... Rüya, bilinçdışının, bilinçli tutumu değiştirme yönündeki eğilimini yansıtır.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 5


“... ‘Psyche’ (ruh) kelimesi, ‘physein’ (Yunanca, üflemek) ile bağlantılıdır;

örneğin, ‘psikros’ (Yunanca, soğuk, nemli) kelimesi de ruhla ilişkilidir.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 100-101


“... Eski Yunan’da, ayna rüyası, kişinin ölümü anlamına gelirdi;

bu, kişinin kendi ikiz görüntüsünü görmesi demektir.

Bu, Mısırlıların Ka’sının imgesidir;

bu, ruhun bir imgesidir.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 67


“... Rüya, ruhun, bedenin ötesine, yükselen, evrensel bir hale ulaşma çabasıdır;

bu, ruhun kendi içinde bütünleşmeye çalışması, kendini bulması demektir.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 290-292


“... Piramit, rüya yorumunda, arketipsel bir imge, beden mandalası olarak,

en alçak seviyeden başlayıp, ruhun yüceltilmesiyle sona eren bir dönüşümü ifade eder.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 282


“... Eski Mısır inançlarına göre, firavunun ruhu, mumyalanmış beden üzerinde kalır;

Bu, Ka ruhu olarak adlandırılır.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 153


“... Rüyalar, bireyselleşme sürecinde, ruhun, beden ve nesneler üzerinden dışa yansıyan,

bir takım ilkel, kolektif imgelerle ifade edildiğini gösterir.”

– Genel ifadeler


“... Rüya yorumunda, nesnel yönteme dayalı olarak, rüyayı ‘Locale (mekan, zaman, oyuncular) – Exposition (sorunun sunumu) – Peripateia (dönüşüm, felaket) – Lysis (çözüm)’ şeklinde gruplayabiliriz.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 27


“... ‘Dört’e bölünme’, bireyselleşmenin prensibidir;

bu, sınırlılıkla sonsuzluk, gerçeklikle rüya, bedenle ruh, ölümlülükle ölümsüzlük arasındaki çözülemez gerginliğin ifadesidir.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 287


“... Eski Mısır’da, insan, en az üç bölümden oluşur: beden, ruh (Ba) ve Ka.

Ka, ölümsüz olan, kendi başına var olan bir varlıktır;

bu, firavunun ölümünden sonra bile kişiliğiyle aynı kalan unsurdur.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 153


“... Ayna, kişinin gerçek doğasını, ruhunun imgesini gösterir;

yansıma, içgörü ve bilgi getirir.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 176


“... Göz önünde, yukarıdaki gizli ateşte, her şey korunur.

Ateş, maddi formu tüketirken, ruh saf bir imgeye dönüşür, tanrısal ve ölümsüz hale gelir.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 175


“... Heraklitus, ruhların suya dönüştüğünü söyler.

Son yıllarda, Gurdjieff, Ay’ın, Birinci Dünya Savaşı’nda öldürülen askerlerin ruhlarıyla öyle dolduğunu iddia etti ki, üzerinde yeşil bir leke belirdi.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 167


“... Ay, bazen, giden ruhların yeridir;

eğer çok sayıda ruh emilirse, nemli hale gelir.

Zira, psihe, ‘psychros’ (soğuk) denir ve ‘üflemek’ ile bağlantılıdır.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 167


“... Piramitin temeli, Mısırlıların, insanın en az üç parçadan oluştuğu inancına dayanır: beden, ruh (Ba) ve Ka.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 153


“... Gölge en kısa, öğle vakti, ve bu, gölgenin tamamen kaybolması korkusunu doğurur.

Bu, insanın, toprakla olan bağlantısının, ruhunun kaybolması endişesini yaratır.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 129


“... Rüya, çocuk ruhunun, o kadar ince bir şekilde işleyen sürecini gösterir ki, standart eğitim bunu fark etmez.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 123


“... Canavar, aslında, çocuğun içindeki bebek ya da pupa ruhunun, ilkel varlığının, insanın karanlık uçurumunun sembolüdür;

bu, hayatı ve yaratılışı neşeyle ortaya çıkarır.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 122


“... Goethe’nin ‘Puer Aeternus’’u; çocuk araba kullanan, homunkulus ve Euphorion arasındaki üçlü, ruh rehberliği işlevini gösterir.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 120


“... Tıpkı ilkel bir insan gibi, çocuk, bebek oyuncağını, bilinçdışının imgeleriyle canlandırır, ona ‘ruh verir’.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 113


“... Ruh kavramı, kürk, deri, gömlek ve dış form ile bağlantılıdır;

örneğin, ‘swan shirt’ (kuğu gömleği) gibi, bu, Teutonic gelenekte büyük dönüşüm potansiyelini simgeler.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 106


“... Değnek, rehberliği temsil eder;

iç alev halkasına giren ve ruh ateşi içinde asılı kalan kişi için, içsel yasa haline gelir.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 102


“... Ruh, sürekli olarak, aşağıda madde (yer) ve yukarıda pneumatikos (ruh, hava ve ateş) arasında köprü vazifesi görür.

Kuru, sıcak hava – bu, ruhun ta kendisidir.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 101


“... ‘Psyche’ (ruh) kelimesi, Yunanca ‘physein’ (üflemek) ile bağlantılıdır;

‘psychos’ (ruh) soğuk demektir; ‘The soul of a drunkard is moist’ (Sarhoğun ruhu nemlidir) der Heraklitus.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 100-101


“... Hermes de anılır; o, Helios’un güneş sığırlarını çalan ve ölüleri yeraltında yol gösteren figürdür.

Dolayısıyla, rüyada bahsedilen adam, baba arketipi olarak yorumlanabilir.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 93


“... Kelt efsanesinde, ‘Kabus Köprüsü’ denilen, ip kadar geniş bir köprü anlatılır.

Ayrıca, Pers efsanelerinde, ‘Chinvat Köprüsü’ adı verilen, melekler ve şeytanların, ruhlar üzerinde mücadele ettiği köprü vardır.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 90


“... Eğer bilinç zayıfsa, kolektif bilinçdışı içeriğinin etkisiyle, kişi, bu içerikte sürüklenebilir.

Bu, ‘ruhun tehlikesi’ olarak adlandırılır.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 80


“... Atalarınızın resimlerine baktığınızda, yüzünüzün belirli kısımlarını ayırt edebilirsiniz;

aynı, bedenin tamamı ve ruh için de geçerlidir.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 73


“... Prensipte, çocuk ruhu, modern psikolojinin düşündüğü boş levha (tabula rasa) değildir;

eski imgeler, a priori, daima mevcuttur.

Bu, ruhun, zamandan önceki halidir.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 369


“... Bu nedenle, şeytan, bireyselleşmenin ön aşaması olarak görev yapar;

negatif yönde, ilahi dörtlülüğün hedefiyle aynı amaca hizmet eder: bütünlük.

Her ne kadar hala karanlık olsa da, içinde ışığın tohumu vardır.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 372


“... Eğer ilkel bir imge, bilincimize zorla girerse,

onun tüm kapsamını anlayabilmek için, ona mümkün olduğunca madde yüklememiz gerekir.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 368


“... ‘Dört’e ayrım’, bireyselleşmenin prensibidir;

bu, sınırlılık ile sonsuzluk, gerçeklik ile rüya, beden ile ruh, ölümlülük ile ölümsüzlük arasındaki gerginliğin aşılmasını ifade eder.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 372


“... Hiç kimse, kafasını bir şeye çarpmadan bilinç sahibi olamaz.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 377


“... Sadece, durumumuzu kabul edip depresyonumuzu benimsediğimizde, içsel olarak değişmemiz mümkün olacaktır.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 373


“... Bilinçdışı, kendini dış dünyaya yansıtma eğilimindedir;

bu yüzden, kişi, kendinde kalmak yerine çevresine dağılma tehlikesiyle karşı karşıyadır.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 373


“... Bireyselleşme sürecinde, yeni içerikler, yutucu biçimde ortaya çıkarak, bilince karanlık bir hava sokabilir;

bu, depresyon olarak hissedilir, yani aşağıya çekilme olarak.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 373


“... Bilinçdışı, içeri girdiğinde, otomatik olarak zıt kutuplara bölünür.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 408


“... Tanrı ile şeytanın bir arada bulunması, simyada da önemli bir rol oynar.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 373


“... Rüya, bilinç tutumunun değişimine yönelik, bilinçdışının eğilimini ifade eder.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 5


“... Ruh, bizim iç tutumumuzu temsil eden, bilinçdışı tarafından yansıtılan imgelerdir;

bu imge, dışsal karakterimizi tamamlar ve bilinçli tutumumuzda eksik olan özellikleri içerir.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 329


“... ‘Bardo Thödol’de’ bu geçiş aşaması, sembolik kırk dokuz gün olarak ifade edilir;

bu, ölüm ile yeniden doğuş arasındaki süreyi temsil eder.

En büyük kurtuluş şansı, doğrudan ölme sürecinde ortaya çıkar.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 329


“... Bu nixie-elf-anima, ruhu bütün yönleriyle, iyi ile kötü arasında birleştirir;

o, hareketli, iridesan (renk değiştiren) bir kelebek gibi;

ruh, hayat verici bir şeytan olarak, insan varoluşunun hem altında hem de üstünde, elfvari oyununu oynar.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 326


“... Su dünyası, tüm yaşamın asılı kaldığı yerdir;

burada, yaşayan her şeyin ruhunun başladığı alan,

benim kendimi bu şekilde, ayrılmaz biçimde hem bu hem de şu olarak hissettiğim yer;

burada, ‘öteki’ ile kendim arasındaki ilişkinin, karşılıklı deneyimin, yaşandığı alan vardır.

Bilinçdışıyla ilgili endişemiz, artık ruhani varlık ya da yokluk meselesi haline gelmiştir.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 325


“... Pek çok anima tipi, erkeklik özellikleri taşır;

fakat, sonuçta, bu, bir erkeğin ruh imgesidir.

İnsan, kendi içindeki bilinçdışı dişil yanını,

tamamen erkeklikten yoksun olmamakla birlikte, uygun bir kadına yansıtır;

böylece, o kadın yalnızca heteroseksüel deneyim değil, aynı zamanda arkadaşlık ilişkisini de sağlayabilir.

Bu, çok önemlidir.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 321


“... Erkek ruhunda şaşırtıcı bir biçimde tek bir anima bulunur;

kadınların ise, animusları çoğuldur.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 317


“... Oğlanın rüyasında anima figürü göründüğünde, dikkatli olunmalıdır;

çünkü o, hem kendisini hem de rüya göreni hareket ettiren yaşamın ta kendisini temsil eder.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 313


“... ‘İnfantil ruh’ modern psikolojinin düşündüğü boş levha değildir;

eski imgeler her zaman, a priori, mevcuttur.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 369


“... Rüya, bilinçdışı ile bilinç arasındaki, amaçlı ve anlamlı neden-sonuç ilişkisini ifade eder.”

– Genel ifade


“... Rüyalar, bir merkezden radyal olarak yayılan imgelerdir;

ancak, sonrasında zamanın etkisine girer ve yalnızca bir anlam merkezi etrafında düzenlenir.”

– Genel ifade


“... Piramit, arketipsel bir imge, beden mandalasıdır;

piramidin derinliklerinde firavunun mumyalanmış bedeni, tepesinde ise ruhun yüceltilmesi gerçekleşir.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 282


“... Yılan, enerjinin serbest bırakılmasını, nesneye yönelmeyi, saldırganlığı ve dürtüyü simgeler.

Farenin kırmızıya dönmesi, ruhun ısısının, tutkunun artık dışsal değil, içsel bir zorunluluk olarak hissedilmesinin göstergesidir.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 349


“... Rüyalar, evrensel imgelere dayanır.

Dilimizde var olan geniş sembol dağarcığı sayesinde, rüyaları ilişkilendirmeler olmadan da anlayabiliriz.”

– Genel ifade, Children’s Dreams Seminar, s. 27


“... Rüya, bilinçdışının, bilinçli tutumun değişmesine yönelik eğilimini gösterir.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 5


“... ‘Psyche’ (ruh), ‘physein’ (üflemek) ile bağlantılıdır;

örneğin, ‘psychos’ (ruh) Yunanca, soğuk, nemli anlamına gelir.

‘Bir sarhoğun ruhu nemlidir’ der Heraklitus.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 100-101


“... Hermes, Helios’un güneş sığırlarını çalan ve ölüleri yeraltında yol gösteren figürdür;

bu nedenle, rüyada adı geçen adam, baba arketipi olarak yorumlanabilir.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 93


“... Kelt efsanesinde ‘Kabus Köprüsü’ adı verilen, ip kadar dar bir köprü vardır;

Pers efsanelerinde ise, ruhların üzerine melekler ve şeytanların mücadele ettiği ‘Chinvat Köprüsü’ bulunur.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 90


“... Eğer bilinç zayıfsa, o zaman, bilinçdışının içeriğinin etkisi altında kalır;

bu, ‘ruhun tehlikesi’ olarak adlandırılır.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 80


“... Atalarınızın resimlerini incelediğinizde, yüzünüzün belirli kısımlarını ayırt edebilirsiniz;

aynı durum, bedenin tamamı ve ruh için de geçerlidir.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 73


“... Çocuk, aslında, boş bir levha (tabula rasa) değildir;

doğduğundan itibaren, eski imgeler, a priori, mevcuttur.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 369


“... Rüya, bilinçdışının, bilinçli tutumun değişmesine yönelik eğilimini ifade eder.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 5


“... Rüya yorumunda, nesnel yöntemle, rüyayı ‘Mekan – Açıklama – Çevrim – Çözüm’ şeklinde gruplandırabiliriz.”

– Genel ifade


“... Piramit, arketipsel bir imge olarak, beden mandalasıdır;

piramidin derinliklerinde, firavunun mumyalanmış bedeni yatarken, tepesinde ruhun yüceltilmesi gerçekleşir.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 282


“... Aslan, evrensel olarak, hayvanların kralıdır;

bu nedenle, aslan rüyası, genellikle ‘güç’ anlamına gelir.”

– Genel ifade


“... Rüyaların yorumunda, bilincin dışında, zaman kavramı çok farklı işlev görür;

rüyalar, gerçek kronolojik sıra yerine, merkezi bir imgeden yayılan radyal dizilim şeklindedir.”

– Genel ifade


“... Bir çocuk rüyasında, örneğin, “Our Father which art in heaven…” ifadesi,

ancak, çocuk bu ifadeyi ‘Our Father which art not in heaven…’ şeklinde tekrarlayamaz;

bu nedenle, çocuklara, ruhun, elfin varlığı olarak tasvir edilen,

unutulmuş psişik imgelere kapı açmak gerekir.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 305


“... Çocuklar, ruhlarını, bazen, bedenden fare şeklinde ayırırlar;

çoğu zaman, bu, susuzluklarını gidermek veya kabuslar yaratmak içindir;

bu durumda genellikle kızın ruhu söz konusudur.

Eğer fare geri dönmezse, kız ölür.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 345


“... İnceltilebilen fare, rüya görenin ince bedeni, onun şeffaf yapısı olarak yorumlanabilir.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 346


“... Masum çocuk ruhları, rüyalarda beyaz fareler olarak, tanrısızların ruhları ise kırmızı fareler olarak görünür.”

– Carl Jung, Children’s Dreams Seminar, s. 345


Devam İçerikleri:

 


Carl Gustav Jung ve psikolojisini eğlendirerek öğreten ve dünyada tek olan bir roman serisi olduğunu biliyor muydunuz? Daha fazla öğrenmek için lütfen tıklayınız. 


Büyük Sır Üstadı serisi 4 kitap birarada

Comments

Rated 0 out of 5 stars.
No ratings yet

Add a rating

Bu blog içeriği konusunda her türlü istek ve şikayetinizi aşağıdaki e-postaya yazabilirsiniz.

©2024 Bilinçdışı Yayınları A.Ş.

bottom of page