Astrolojinin Bilimsel Sorgulanabilirliği ve Senkronisite İlkesi: Jung’un Bakışı
- Nazlı
- 10 Mar
- 3 dakikada okunur

Astrolojik “gerçeklerin” istatistiksel sonuçlar olarak sorgulanabilirliği
Astrolojinin Bilimsel Sorgulanabilirliği ve Senkronisite İlkesi: Jung’un Bakışı
Modern Psychology: C. G. Jung’s Lectures at the ETH Zürich, 1933-1941
Bu büyülü etki yıldızlara atfediliyordu; onların sonsuz varoluşun birer unsuru olarak büyülü niteliklere sahip oldukları ve adeta titreşimler göndererek insan kaderini etkiledikleri varsayılıyordu.
Günümüzde astrologlar da buna benzer bir şeyi batıl inançla varsayıyorlar; ancak bu tür fikirler aldatıcıdır ve kanıtlanamaz.
Elbette horoskoplarda pek çok açıklanamaz şey var, fakat bunlar kesinlikle yıldızlardan yayılan büyülü niteliklerin etkisiyle ya da buna benzer bir şeyle açıklanamaz.
Bu imkânsızdır; çünkü horoskopta görünen yıldızlar, gerçekte doğum anında o konumda değildirler.
Bunun nedeni, “ekinoksların presesyonu” (precession of the equinoxes) denilen olgu yüzünden, yapay bir zaman hesabı yapıyor oluşumuzdur.
Bahar noktası her yıl 55 saniye geri çekilir; bu, eski Babillileri bile meşgul eden bir problemdi.
Saatleri, deyim yerindeyse doğru tutmak için, (İ.Ö. yaklaşık 100’de Güneş Balık burcuna girerken) astronomlar, bahar noktasını Koç’un sıfır derecesine sabitlediler (Güneş zaten yaklaşık 2000 yıldır oradaydı).
O zamandan beri orada sabit kaldı, gerçekte Koç’ta olması gerekirken Güneş aslında Balık’ın sonlarına yaklaşmış olsa da.
Dolayısıyla horoskoplar, deyim yerindeyse, yapay bir gökyüzüne göre hesaplanır; öyleyse anın tuhaf niteliği kesinlikle yıldızlardan kaynaklanamaz, zamanın kendisine ait olmalıdır.
~Carl Jung, ETH, s. 197-205.
Robert L. Kroon’a Mektup
15 Kasım 1958
Astroloji, I Ching, jeomansi ve diğer kâhinlik (divinatory) yöntemleri gibi sezgisel yöntemlerden biridir.
Temeli senkronisite ilkesine, yani anlamlı rastlantıya (meaningful coincidence) dayanır.
Ben, üç sezgisel yöntemi deneysel olarak inceledim: I Ching, jeomansi ve astroloji.
Astroloji, safça dışa yansıtılmış bir psikolojidir ve insanın farklı tutum ve mizaçları gezegenler ile burç takımyıldızlarında kişileştirilmiş (personified) tanrılar şeklinde temsil edilir ve onlarla özdeşleştirilir.
Astrolojiyi incelerken, somut vakalara birçok kez uyguladım.
Hayli dikkat çekici tesadüfler var; örneğin, ünlü “Barış İmparatoru” (Friedenskaiser) II. Wilhelm’in horoskopunda Mars’ın tepe noktasında (zenitte) bulunması. Ortaçağ’da yazılmış bir eserde, bu konumun her zaman bir casus ab alto—yani “yüksekten düşüş”—anlamına geldiği söylenir.
Bu deney, çok yönlü bir zihin için son derece uyarıcıdır; hayal gücü olmayanların elinde güvenilmez, bir aptalın elinde ise—tüm sezgisel yöntemlerde olduğu gibi—tehlikelidir.
Eğer zekice kullanılırsa, özellikle “opak bir yapı” söz konusu olduğunda faydalıdır.
Çoğu zaman şaşırtıcı içgörüler sunar.
Bu deneyin en kesin sınırı, gözlemcinin zeka eksikliği ya da lafzî (literal-minded) yaklaşımlarıdır.
Bu, akıllı bir bakış açısı (aperçu) gibidir; tıpkı elin şekli ya da yüz ifadesi gibi şeyler—hayal gücü olmayan aptal bir zihin bunlardan hiçbir şey anlayamaz, batıl inançlı bir zihin ise yanlış sonuçlar çıkarır.
Astrolojik “gerçeklerin,” istatistiksel sonuçlar olarak görülmesi ise kuşkuludur veya pek mümkün değildir.
(Bkz. makalem: “Senkronisite: Nedensiz Bağlanma İlkesi,” Jung-Pauli: The Interpretation of Nature and the Psyche, Bollingen Series LI, New York 1952, s. 83 vd.)
Batıl inanç temelli kullanım (geleceği öngörme ya da psikolojik imkânların ötesindeki gerçekleri ileri sürme) yanlıştır.
Astroloji, simyadan oldukça farklıdır; çünkü tarihsel literatürü, yalnızca horoskop çıkarmanın ve yorumlamanın çeşitli yöntemlerinden ibarettir ve simyada olduğu gibi felsefî metinleri içermez.
Astroloji üzerine henüz bir psikolojik açıklama yapılmamıştır; çünkü bilimsel anlamda deneysel bir temel henüz atılmamıştır.
Bunun nedeni, astrolojinin nedensellik (causality) ilkesini takip etmemesi; tüm sezgisel yöntemler gibi nedensizliğe (acausality) dayanmasıdır.
Hiç şüphesiz, bugün astroloji geçmişte hiç olmadığı kadar gelişiyor; ama çok sık kullanılmasına rağmen hâlâ son derece yetersiz incelenmiştir.
Sadece akıllıca kullanıldığında uygun bir araçtır.
Hiçbir şekilde “aptal geçirmez” (foolproof) değildir ve dar kafalı, rasyonalist biri tarafından kullanıldığında tam bir sıkıntı kaynağıdır.
~Carl Jung, Letters Vol. II, s. 463-464.
Carl Gustav Jung ve psikolojisini eğlendirerek öğreten ve dünyada tek olan bir roman serisi olduğunu biliyor muydunuz? Daha fazla öğrenmek için lütfen tıklayınız.

Comments