Please Enable JavaScript in your Browser to Visit this Site.

top of page

Antik Çağda Rüyalar

Güncelleme tarihi: 21 Şub


Antik Çağda Rüyalar

Antik Çağda Rüyalar

C.G. Jung - Psikolojik Tipler (C.G. Jung'un Toplu Eserleri, Cilt 6 - Bollingen Serisi XX)

Tholos Tapınağı, Athena Pronaia Tapınağı, Delphi, Yunanistan

Bölüm 1 - İki Tür Düşünce Üzerine

Analitik psikolojinin temel ilkelerinden biri, rüya imgelerinin sembolik olarak anlaşılması gerektiğidir. Yani Antik Çağda rüyalar, uykuda görüldükleri şekliyle kelimesi kelimesine yorumlanmamalı, onların ardında gizli bir anlam olduğu varsayılmalıdır.

Bu eski rüya sembolizmi fikri yalnızca eleştirilmekle kalmamış, aynı zamanda güçlü bir muhalefetle de karşılaşmıştır. Rüyaların önemli mesajlar içerebileceği ve dolayısıyla yorumlanmaları gerektiği düşüncesi, aslında ne garip ne de olağanüstü bir fikirdir. İnsanlık binlerce yıldır bunu bilmektedir ve bu nedenle apaçık bir gerçek olarak kabul edilebilir.

Mısırlıların ve Kaldelilerin rüya yorumları, Firavun’un rüyalarını yorumlayan Yusuf’un hikayesi ve Artemidorus’un rüya kitabı herkesin aşina olduğu örneklerdir.

Tarihin farklı dönemlerinde ve çeşitli toplumlarda sayısız yazıt, kehanet niteliğindeki rüyaları, anlamlı rüyaları, peygamberlik rüyalarını ve hatta hastalara tapınakta uyurken Tanrı tarafından gönderildiğine inanılan şifa rüyalarını kayıt altına almıştır.

Augustus’un annesinin gördüğü ünlü rüyayı hatırlayalım: Bir tanrının yılan kılığına girerek onu hamile bıraktığını rüyasında görmüştü.

Bütün bu örnekler, rüyaların sembolik olduğuna dair eski inancın gücünü gösterir. Eğer bir fikir bu kadar eski ve yaygın olarak kabul edilmişse, muhtemelen bir şekilde doğrudur. Ancak bu doğruluk, çoğu zaman kelimenin tam anlamıyla değil, psikolojik düzeydedir.

İşte tam da bu noktada, bilimin katı kurallarına bağlı kişiler bazen kadim bilgileri reddetmiştir. Çünkü onlar, psikolojik gerçekler ile fiziksel gerçekler arasındaki ayrımı yapamamışlardır.

Deneyimlerimize dayanarak, rüyaların dışsal bir tanrı tarafından gönderildiğini ya da doğrudan geleceği öngördüğünü düşünmek güçtür. Ancak, bu eski inançları psikolojik bir çerçevede yorumladığımızda, kadim teoriler modern psikolojiyle çok daha uyumlu hale gelir.

Örneğin, Freudyen psikolojiye göre rüya, bilinçdışından yükselen bir arzunun ürünüdür. Eski inançlara göre ise tanrı ya da şeytan, uyuyan kişiye semboller aracılığıyla konuşurdu. Günümüz dilinde bu, bilinçdışının kendi diliyle konuştuğu anlamına gelir.

Modern terimlerle ifade etmek gerekirse, rüya görünüşte çelişkili ve anlamsız görünen bir dizi imgeden oluşur. Ancak psikolojik analiz yapıldığında, bu imgeler açık ve anlamlı bir mesaj verir.

Eğer okuyucularımın rüya analizine dair hiçbir bilgisi olmadığını varsayacak olsam, bu ifadeyi birçok örnekle desteklemek zorunda kalırdım. Ancak günümüzde rüya analizi oldukça bilinen bir konudur. Bu yüzden rüya sembolleri üzerine konuşurken dikkatli ilerlemeliyiz.

Bir rüya anlatıldığında, onu anlamlandırmak için kişinin neredeyse tüm hayat hikayesini eklemek gerekir. Çünkü rüyaların bireysel temelleri geçmiş deneyimlerle sıkı sıkıya bağlantılıdır.

Ancak bazı tipik rüyalar, fazla açıklama gerektirmeden anlaşılabilir.

Örneğin, kadınlarda yaygın olarak görülen cinsel saldırı rüyası: Genç bir kız, mutlu bir akşamdan sonra uykuya dalar. Rüyasında bir hırsız kapısını kırar ve bir mızrakla onu göğsünden bıçaklar.

Bu tema sayısız varyasyonla karşımıza çıkar. Mızrak yerine kılıç, hançer, tabanca, tüfek, top ya da yangın hortumu olabilir. Saldırı, bir soygun, takip edilme ya da odada saklanan biri şeklinde olabilir. Tehdit, vahşi hayvanlar aracılığıyla da ifade edilebilir.

Örneğin, bir at, rüya gören kişiyi yere fırlatır ve onu arka ayaklarıyla tekmeler. Aslanlar, kaplanlar ve fillerin uzanan hortumları tehdidi simgeler. Sonsuz çeşitlilikte yılanlar…

Bazen yılan ağza girer, bazen göğsü ısırır (Kleopatra’nın efsanevi yılanı gibi). Bazı durumlarda yılan, cennetteki yasak meyvenin yılanı gibi gelir. Franz von Stuck’un Günah (Sin), Şehvet (Lust) gibi yılan temalı resimleri de bu anlamı taşır. Bu eserlerde, haz ve korkunun karışımı çok güçlü bir şekilde hissedilir.

Morike’nin Genç Kızın İlk Aşk Şarkısı adlı şiirinde bu tema işlenmiştir:

Ağın içinde ne var?Bir bak! Ama korkuyorum…Tatlı bir yılan mı yakaladım, yoksa bir yılan mı tuttum?Aşk kördür, çocuğa söyle, nereden yakalayacağını bilmez.

Bütün bu imgeler oldukça basittir ve açıklama gerektirmez.

Ancak daha karmaşık bir rüya örneği verelim:

Bir kadın rüyasında, Roma'daki Konstantin Zafer Takı’nı görür. Önünde bir top vardır, sağında bir kuş, solunda bir adam durmaktadır. Top ateş alır, mermi kadının cebine düşer ve orada kalır. Kadın, cebinde çok değerli bir şey tutuyormuş gibi davranır.

Görüldüğü gibi, rüya sembolleri çoğu zaman cinsel ve psikolojik içerikli olabilir. Bunları doğrudan bir anlam yerine, bilinçdışının dili olarak değerlendirmek gerekir.

Bu nedenle rüya sembolizmi, Jung’un psikolojik tipler teorisinin temel taşlarından biridir.

C.G. Jung, Psikolojik Tipler, Sayfa 8-13


Genç Kızın İlk Aşk Şarkısı


Antik Çağda Rüyalar

Franz Von Stuck – "Günah"


Ağda ne var?

Bak, ama korkuyorum.

Tatlı bir yılan mı yakaladım, yoksa bir yılan mı tuttum?

Aşk kördür, çocuğa söyle, nereden yakalayacağını bilmez.


Ellerimde şimdiden sıçrıyor,

Ah, merhamet mi, yoksa haz mı?

Kıvrılıyor, dolanıyor, göğsüme sarılıyor,

Beni ısırıyor, ah, hayret!

Cesurca derimden içeri giriyor,

Kalbimin altına doğru ilerliyor.


Ah, aşk, titriyorum!

Ne yapabilirim, nasıl başlayabilirim?

O titreyen şey,

İçimde çatırtılar çıkarıyor,

Ve bir halka halinde kıvrılıyor.


Zehirli olmalı.

Burada, içimde dolanıyor,

Mutlulukla hissediyorum, çünkü solucan gibi

Ruhuma işliyor

Ve sonunda beni öldürüyor.


Bütün bu imgeler basittir ve anlaşılabilmesi için fazladan bir açıklama gerektirmez. Ancak biraz daha karmaşık ama yine de açık bir örnek, bir kadının rüyasında gördüğü bir sahnedir. Kadın, Konstantin Takı'nı görür. Önünde bir top durmaktadır; sağında bir kuş, solunda ise bir adam vardır. Tüpten bir atış yapılır, mermi kadına isabet eder, cebine, çantasına girer. Orada kalır ve kadın çantasını, içinde çok değerli bir şey varmış gibi tutar. Görüntü kaybolur ve geriye sadece topun namlusu kalır. Namlunun üzerinde Konstantin’in ünlü mottosu belirir: “In hoc signo vinces” (Bu işaretle kazanacaksın).


Bu birkaç örnek, rüyaların sembolik doğasına dair yeterli ipucu verebilir. Eğer bu kanıtlar birine yetersiz görünüyorsa—ki bir başlangıç seviyesi için kesinlikle yeterli olmayabilir—o halde Freud’un temel çalışmalarında, ayrıca Stekel ve Rank’ın daha ayrıntılı eserlerinde ek kanıtlar bulunabilir.


Burada rüya sembolizminin yerleşik bir gerçek olduğunu kabul etmek zorundayız, çünkü ancak bu şekilde konuyu sağlıklı bir şekilde inceleyebiliriz. Tam tersine, eğer zihinsel imgelerin bilinçli psişik faaliyetlerimize yansıyabileceği fikrine şaşırırsak, o zaman bu çalışmadan verim alamayız. Çünkü rüyalar, bilinçli zihni yöneten yasalardan tamamen farklı yasalar ve amaçlarla hareket eden imgeler içerir.



Carl Gustav Jung ve psikolojisini eğlendirerek öğreten ve dünyada tek olan bir roman serisi olduğunu biliyor muydunuz? Daha fazla öğrenmek için lütfen tıklayınız. 




Büyük Sır Üstadı serisi 4 kitap birarada

Comentários

Avaliado com 0 de 5 estrelas.
Ainda sem avaliações

Adicione uma avaliação

Bu blog içeriği konusunda her türlü istek ve şikayetinizi aşağıdaki e-postaya yazabilirsiniz.

©2024 Bilinçdışı Yayınları A.Ş.

bottom of page