Analitik Psikolojide Kadın Hakkında
- Nazlı
- 10 Mar
- 2 dakikada okunur

Analitik Psikolojide Kadın Hakkında
Analitik Psikolojide Kadın Hakkında
Jung, derler ki, kadına herhangi bir eşitliği reddediyor.
Erkeğe ait ikinci el fikirler üretmekle ve doğuştan gerçek bir yaratıcılığa sahip olamayacakmışçasına her tür aşağı düzey erkek faaliyetinde bulunmakla suçluyor.
Gerçek bundan daha uzak olamazdı.
Jung’un teyit ettiği şey şudur: Bir kadının yaratıcı gücü, erkekleri bilinçsizce taklit etme ya da bilinçdışındaki aşağı düzey erkeklikle özdeşleşme tuzağına düşerse asla meyve veremez.
~Helen Luke, The Way of Woman (Kadının Yolu)
Bu kitabın, diye yazıyordu [Kurt] Wolff’a, Jung’un “daimon”unun bir işi olduğunu söyledi.
Bir kadın olarak, bu “daimon”un dalgalanmalarına uyum sağlamanın kendisi için belki daha kolay olduğunu kabul etti; oysa Wolff’un erkeksi hırsı ve önder olma isteği, planları engellendiğinde ve ikinci plana atılmak zorunda kaldığında öfke ve kırgınlıkla tepki vermesine yol açmıştı.
~Elena Fischli, Reflections on the Life and Dreams of C.G. Jung, s. 291-292
Ruhu anlamaya duyduğum yoğun istek nedeniyle, genç bir doktorken, kendim şizofreniyi deneyimleyebilmeyi, ya da en azından şizofrenik bir kadınla ilişki yaşamayı istediğimi hatırlıyorum. Böylece bu insanların içinde neler olup bittiğini öğrenebilirdim.
~Carl Jung, Reflections on the Life and Dreams of C.G. Jung, 15 “Bana Tehdit Olan Bir Şizofreni Yoktu.”
PSİŞE DÜNYASINDA MUCİZELER GERÇEKLEŞEBİLİR.
Bir kadının rüyasını hatırlıyorum: küçük, mekanik bir hayvan gördüğünü rüyasında görmüştü. Elmaslardan yapılmıştı, ama canlıydı ve yerde yürüyordu. Bu rüyayı Jung’a danıştığında, Jung ona şöyle demiş:
“Bu, sana imkânsızın mümkün olduğunu göstermek için. Hâlâ çok rasyonelsin. Böyle bir şeyin gerçekleşemeyeceğini düşünüyorsun. Mucizelere açık değilsin, oysa mucizeler var. Psişenin dünyasında mucizeler gerçekleşebilir.”
–Marie-Louise von Franz, The Way of the Dream (Rüyanın Yolu), s. 70
Genelde dışadönük erkek, içedönük bir Anima’ya; içedönük kadın ise dışadönük bir Animus’a sahiptir—ve tersi de geçerlidir.
~Marie-Louise von Franz, Shadow and Evil in Fairy Tales (Masallarda Gölge ve Kötülük), s. 30
Bunu sonuna dek katlanarak sürdürmeliyim.
Ben yalnızca ego-ahlakıma değil, aynı zamanda ve eşit ölçüde bu ikinci iradeye de hesap vermekle yükümlüyüm.
Ne var ki “enkarnasyon” tam olarak şunu ifade eder: Tanrı’nın iradesi benim aracılığımla gerçekleşir.
Buna sonuna dek katlanmalıyım.
~Carl Jung, Reflections on the Life and Dreams of C.G. Jung, s. 190
Yaşlandıkça ve hayvanları daha çok gözlemledikçe, onlara duyduğum hayranlık katlanarak artıyor.
Bir hayvanın dünyayı deneyimleme biçimi, aşılmaz bir zenginlik ve özgünlüğe sahip olmalı.
~Carl Jung, Reflections on the Life and Dreams of C.G. Jung, s. 168
Rab’bin “Ne yaptığını bilenler kutsanmıştır” sözleri, doğrudan İsa’nın diğer sözleriyle çelişir gibi görünüyor: “Bilmiyorlar, bağışla onları.”
Ama hayat zıtlıklardan beslenir.
Küçük bir yaşlı kadın, bir azizi, kâfir olduğu sanılarak yakılacağı oduna odun taşırken, “Bağışla onu, ey Sancta simplicitas!” (kutsal safdillik) diyebiliriz.
Aynı zamanda, sadece ne yaptığını bilenin kutsanmış olduğunu da söyleyebiliriz.
Hayatta apriori çelişkiler her zaman ortaya çıkar.
İncil’deki sözler ve Mesih’in özdeyişleri birer paradokstur.
Biz de paradoks olmalıyız; çünkü ancak o zaman hayatımızı yaşar, ancak o zaman kişiliğimizin bütünlüğüne ve entegrasyonuna ulaşırız.
Bütün olmak, çelişkilerle dolu olmaktır.
Birlik hiçbir zaman net şekilde görünmez, çünkü içimizdeki zıtlıklar çeşitli biçimlerde etkileşip karışır ve bu etkileşim bütün insanı oluşturur.
Bütün insan, hermafrodit, asla görünür değildir. O tarif edilemez, her zaman mistik bir deneyimdir.
~Jung-Ostrowski Konuşmaları, s. 4
Carl Gustav Jung ve psikolojisini eğlendirerek öğreten ve dünyada tek olan bir roman serisi olduğunu biliyor muydunuz? Daha fazla öğrenmek için lütfen tıklayınız.

Comments